Genelgeler Devletin Üniversiteler Bizimdir!

Öğrenci Kolektifleri, Kolektif'in Sesi,

5 Ekim 2022 |

Yaz döneminin son günlerini yaşıyoruz. Üniversiteliler yavaş yavaş okudukları kentlere dönüş yapmaya başladı. Kampüsler tekrar açılıyor. Peki bu yıl üniversitelileri kampüslerde, yurtlarda neler bekliyor?

Geçen yıl boyunca üniversiteliler barınmadan beslenmeye, ders notlarından ulaşıma pek çok temel hakkına erişmekte zorlandı ya da erişemedi. Toplumun her kesimine yaşatılan yoksulluk pek tabi üniversiteliyi de es geçmedi. Yılın başında barınma krizi karşısında somutlanan eylemlilikleri üniversiteye özgün biçimleriyle deneyimledik. Yurtlarda sıcak su olmamasından güvenliğe kadar sıralanan bir dizi niteliksiz koşul bizleri tüm öfkemizle yurt önlerine döktü. Her gün zam yağmuruna maruz kalırken yemekhaneye, ders notlarına gelen zamlar üzerinden sesimizi yükselttik, bir araya geldik. İktidarın yoksullaştırma ve yalnızlaştırma politikaları karşısında dayanışmanın önemini kavradık. Başımıza karabasan gibi çöken iktidar yandaşı vakıflar ve gerici cemaat-tarikat ağları, Enes Kara arkadaşımızın yaşamına son vermesi ile tekrar gün yüzüne çıktı.

Geçen yıl çözüm üretilmeyen, bu yıl daha da derinden yaşanan barınma 395 krizini üniversitelileri sıkış tepiş odalara doldurarak kapatmaya çalışan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Aynı zamanda üniversitelerden doğan barınma hakkı mücadelesinin taşıdığı isyan potansiyeli iktidarın gözünü korkutmuş olacak ki geçtiğimiz ay İçişleri ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın M81 ile yolladığı ortak genelgede kampüslerde ve yurtlarda barınma hakkı mücadelesini hedef gösteren ve üniversitelilerin yükselteceği isyanlara önceden müdahale etme amacı maddeler bulunuyor. Ama biz biliyoruz ki üniversiteliler ne sıkış tepiş KYK odalarına ne de genelgelere sıkıştırılamaz!

İçinde bulunduğumuz ekonomik, akademik, siyasal ve toplumsal bir dizi krizler ortamında üniversiteliler yoksulluğu halkın diğer kesimlerinden farklı bir biçimde yaşamaktadır. Üniversiteli yoksulluğu bugün KYK bursları artırılsın ve KYK borçları silinsin talebinden çok daha fazlasıdır. Yoksulluğun tüm biçimlerine karşı insanca ve üniversiter bir yaşam talebidir. Üniversiteyi yeni kazanmış bir öğrenci için geleceğin belirsizliği, 53 ürettiği ve üreteceği bilginin gerçekliği-değeri üniversiteli yoksulluğundan bağımsız değildir.

Gerçek bilgiye ulaşmak ve onu üretmek şöyle dursun üniversiteliler geleceğini ‘garanti’ altına alabilmek adına sözde kariyer odaklı özde ucuz iş gücü olmayı öven toplulukların etkinliklerini kovalamak durumunda bırakılıyor. Ödevler ve sınavlar arasında boğulurken bir sonraki güne yetmeyecek bütçeyle 10 yıl sonra bir ihtimal ulaşılabilir olan konforlu bir hayatın hayalini kurmak çoktandır böyle suya düşüyor. Bugün bir Üniversitelinin barınabilmesinden tutalım sosyal-kültürel alanlar oluşturulabilmesine kadar en temel unsurlara erişimi imkansızlaşmışken, yoksulluk bilgiyle kurulan bağın oluşmasının önünde de bir engele dönüşmüştür.

En temel gereksinimlerin karşılanmadığı koşulda üniversiteliler nasıl bilgi üretim süreçlerine katılacak ya da ilerletecektir? Neoliberal üniversite politikaları ve üniversiteye ve ‘üniversiteli kimliğine’ yönelik gerçekleşen tahribat karşısında kimliğimizi de üniversiteyi de yeniden kuralım.

Üniversitelilerin kampus içinde ve dışında yaşamını etkileyen unsurlar sadece yoksullukla da sınırlı değil. Üniversitelilerin karşısına çıkan bir gerçek de dinci gericiliğin üniversiteli kimliğine dolaylı ve doğrudan saldırısıdır.

Yoksulluğun derinleşmiş halde üniversitelilerin hayatının bir parçası olmasıyla üniversitelileri ucuzluk ile tuzağına düşüren tarikat cemaat yurtlarında Enes Kara’nın tarikat yurdunda uğradığı baskılar sonucu intiharı, dinci-gerici iktidarın hayatlarımıza etkisinin en somut örneğidir. Sene sonuna geldiğimizde mezuniyetlerimiz yasaklandı, Tıp Fakültesi öğrencilerinin yemini rektörlük kararıyla değiştirildi. Yetmezmiş gibi tüm yaz üst üste gelen konser-festival yasaklarıyla güne başladık, Onur Yürüyüşü’nü hedef alan yürüyüşlere izin verilmesiyle güne devam ettik. Geleceksizlik ve umutsuzluk sıkça gündelik muhabbetlerde dile getirilir hale geldi. Bugün üniversitelilerin yaşadığı yoksulluk, gericilik, geleceksizleştirme kıskacından sıyrılabilecek ve kuşağın tüm özgün, yaratıcı özellikleriyle kurulacak bir mücadele hattını ortaya koymalıyız.

Üniversitelerden memlekete faşizme, yoksulluğa, gericiliğe, geleceksizleştirmeye karşı isyan bayrağını daha da yükseltelim. Biliyoruz ki KYK yurtlarında üç zeytin bir poğaçaya mahkûm edilenler, saraylarında sefa sürenleri korkutuyor. Kampüslerden, yurtlardan seslerimiz birbirine karışsın, şimdi üniversiteyi, üniversite yapma zamanıdır!