Bu yaz ne yapsak az: Ülkeye adalet, üniversiteye özgürlük gelecek!
19 Haziran 2017 |
Ne yapacağını bilemedikçe baskı aygıtlarını daha da artıran çürümüş iktidarın karşısındaki mücadele devam ediyor. Saray, çürümüş iktidarını gericilik, hukuksuzluk, kadın düşmanlığı ve muhalefete karşı dur durak bilmeyen saldırılarla sürdürse de, elinde uzun soluklu bir reçete yok.
Referandum öncesinde “Tek Adam” anayasası için bütün imkânlarını seferber eden AKP-Saray iktidarı, “Evet”i örgütlemekte başarısız olduğunu fark edince çareyi “HAYIR”ın sesini kısma, Hayır çalışmalarını baskı aygıtlarını en üst seviyeye çıkartarak engelleme girişimlerinde ve Tek Adam’a hayır diyenleri “terörist” ilan etmekte buldu. Daima iktidar karşısında safını belirleyen üniversitelerde, YÖK tarafından Hayır çalışmalarına getirilen yasaklar da Erdoğan’ın elinde patladı. Üniversiteliler mahalle mahalle, kampüs kampüs Hayır’ı örgütledi, meyvesini de aldı. Gençlik içinde ezici bir çoğunluk Hayır dedi. 16 Nisan akşamındaki ve sonrasındaki eylemlere katılımda da üniversitelilerin ağırlığı hissedilir boyuttaydı.
Son dönemde Ankara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nde ülkücü çetelerin yaptığı provokasyonlar, üzerinde durulması gereken konulardan biri. Gençlik üzerinde hiçbir politikası tutmayan AKP iktidarı, çareyi işgalci çetelerde görmekte ve polis desteğiyle içerideki direnişi zor ve cebirle kırma peşinde. Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nü satırlarla, sallamalarla savaş alanına çeviren çeteler hakkında hiçbir yaptırım uygulanmazken kampüsünü savunan üniversitelilerin polis tarafından gözaltına alınması ve “Saray’ın İbiş’i”nin yaptığı açıklamada yine çeteleri es geçip üniversitelileri hedef alması, saldırının iktidar tarafından tertiplendiğinin en net göstergesidir.
Öte yandan üniversitelere saldıranların kadın düşmanlığı dikkat çeken diğer bir nokta. Küfürlerin, hakaretlerin yanında İstanbul Üniversitesi’nde bir kadının kolunu kıracak denli şiddet uygulanması ve Ankara Üniversitesi’nde polisin gözaltına aldığı kadın öğrenciyi sözlü ve fiziksel yolla taciz etmesi bu savı kanıtlar ve iktidarın eril karakterini bir kez daha gözler önüne serer niteliktedir.
Adalet talebi sokakta vücut buluyor
Hukuksuzluğu rejimin karakteri haline getiren AKP-Saray iktidarı, bu süreçte içerideki hareketleriyle de halkın öfkesini biriktirmeye devam ediyor. HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırtıp vekilleri hapse attıran AKP, bu sefer dokunulmazlıkların kaldırılmasına yardım eden CHP üzerine yöneldi. Can Dündar’ın “devlet sırlarını açıklamak”tan tutuklandığı MİT tırları meselesinden bu kez de CHP’li milletvekili Enis Berberoğlu’nun 25 yıl hapis cezası alarak tutuklanması, halktan büyük tepki aldı. CHP’nin karşı hamle olarak Ankara’dan başlattığı Adalet Yürüyüşü’ne katılımın bu kadar çok olması da bunun en net göstergesi.
Yürüyüşe katılanların verdiği tepkiler, attığı sloganlar, katılım amaçları ise özellikle üzerinde durulması gereken konu olarak karşımızda duruyor. Güvenpark’taki eylem yasağına rağmen gelen on binlerce insanın öfkesi ve kararlılığı, eylemi mümkün kıldı ve başkentin ortasında yaklaşık 30 km’lik bir yürüyüş gerçekleşti. Öfke salt Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına yönelik de değildi. AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın 15 senelik iktidarının hukuk tanımazlığının, özgürlük düşmanlığının, yapılan onlarca yolsuzluğun, hırsızlığın, katliamların yarattığı birikmiş öfke; adalet, eşitlik, özgürlük ve demokrasi talepleriyle sokağa dökülmüştü. Bu yüzdendir ki en çok atılan sloganlardan biri de “Hırsız, katil Erdoğan” oldu.
Adalet talebiyle başlayan bu yürüyüş, toplumsal muhalefetin de kendi talepleriyle büyüteceği bir eyleme dönmüştür. Gençlik de kendi eşitlik, adalet ve özgürlük talepleriyle bu eylemlere gençliğin izini bırakacak, rengini katacaktır. Gençliğin bu eylemlere katılırken söylemleri şunlar olacaktır:
Kayyum rektörün adaleti olmaz, üniversiteye özgürlük!
HAYIR tutsaklarına adalet, üniversiteye özgürlük!
İhraç edilen akademisyenlere adalet, üniversiteye özgürlük!
Cezalar, soruşturmalar varsa adalet olmaz, üniversiteye özgürlük!
Eşitlik yoksa adalet de yok!
Yaz ayları gericilikle mücadelenin, dayanışmanın aylarıdır
Yaz ayları; gericilikle, ayrımcılıkla mücadelenin, halkla bütünleşmenin, dayanışmanın ayları olmaya devam ediyor. “Okumuş İnsan Halkın Yanındadır” kampanyamız 11. senesinde tam gaz devam ediyor. Eğitim sisteminde gericiliğin, ırkçı ve cinsiyetçi ayrımcılığın her geçen gün arttığı, özellikle 15 Temmuz sonrası ölümün ve idamın sınıflarda kutsandığı bir dönemde üniversiteliler, aydın kimliklerinin getirdiği sorumlulukları üstlenmeye devam ediyor. Gericiliğin ve ayrımcılığın karşısında bilimi, kültürü, sanatı, eşitliği, laikliği, barışı ve kardeşliği temel alan Türkiye genelinde otuz beş farklı noktada alternatif yaz okulları kuruluyor. Üniversitelerden gelen yüzlerce gönüllüyle Türkiye’nin dört bir yanında bilimin ve sanatın en eğlenceli halleri çocuklarla buluşurken cinsiyetçi, ırkçı ve ayrımcı zihniyetin yine çocukların dünyasında yıkılması hedefleniyor. Çocuk istismarcılarının devlet tarafından kollandığı bir dönemde çocuklar için başka yolların, hayatların da olabileceği bilinciyle “Yapabileceğin bir şey var” diyerek yola çıktık. Üniversitelilerle halk arasındaki bağları daha güçlü şekilde yeniden kurmak için, çürümüş eğitim sisteminin alternatifi olarak parasız, bilimsel, laik eğitimin mümkünlüğünü gösterebilmek için Temmuz ayı boyunca Türkiye’nin dört bir yanında mahallelere, köylere dağılıyoruz.
Yaz Kampüsü’nde demokratik üniversiteyi tartışırken uygulama imkânımız olacak
Kolektif Yaz Kampı’nın hazırlıklarına “Yaz Kampüsü” mottosuyla başlanırken, yıl boyunca tartıştığımız demokratik üniversite tartışmalarının uygulama kampı şeklinde olacak. İhraç edilen akademisyenlerin de katıldığı, farklı bilimsel disiplinlerdeki atölyelerle, etkinliklerle, tartışmalarla dolu dolu geçecek kampta “Nasıl bir üniversite istiyoruz?” sorusuna birlikte cevap arayacağız.
Üniversiteli olmanın doğalında üzerimize yüklediği aydın sorumluluğuyla halkla buluştuğumuz, üniversitedeki bilgiyi en geniş kesimlere ilettiğimiz ve sonrasında da dönem tartışmalarına şekil verecek demokratik üniversite tartışmalarını yoğun şekilde yapacağımız Yaz Kampüsü’nün ardından zorlu bir döneme gireceğiz. Tek adam rejiminin üniversiteleri yeniden şekillendirmeye çalışacağı bir dönemde üniversitenin kitlesel direnişini örgütlemek, yeni dönemde gençliğin mücadele yolunu çizen ana ilke olacak. Yaz dönemi ise yapılan tartışmalarla, pratiklerle yeni dönemin hazırlığı olacak.
AKP-Saray iktidarının saldırılarına karşı üniversiteden kitlesel, militan ve yıkıcı nitelikteki direnişleri örgütlemek uzak değil; ancak bu fırsat önümüzde hazır olarak da beklemiyor. Verimli tartışmalarla verimli bir hazırlık dönemi olarak geçirmemiz gereken bir yaz var önümüzde.