Üniversite AKP’nin ve faşizmin karşısında barikattır, barikatı savunacağız!

Öğrenci Kolektifleri, Kolektif'in Sesi,

31 Aralık 2015 |

Kürt halkı, sokağa çıkma yasaklarıyla, katliamlarla, faili meçhul cinayetlerle ve kontrgerilla faaliyetleriyle teslim alınmaya çalışılıyor. AKP/Saray, bu savaşı profesyonelleştirilmiş araçlarla yürüterek ve Batı’ya aktarırken büyük bir bilgi dezenformasyonu sağlayarak halkın müdahale edemeyeceği bir noktaya çekmeye çalışıyor. Böylelikle barış talebinin silikleştiği, Kürt halkının yaşam alanlarını savunmasının anlaşılmazlaştığı bir ortam oluşuyor. Ancak yine de Kürt halkının direnişi, AKP/Saray’ın elindeki bu profesyonel savaş araçlarının dahi işe yaramaz bir noktaya gerilemesini sağlıyor.

Kürt halkına açtığı savaşla aynı zamanda Batı’daki muhaliflerini sindirmeye, “terör” konseptiyle bazı muhaliflerini yanına çekmeye çalışan AKP/Saray, yetmediği noktada tutuklamalara ve hatta yargısız infazlara başvuruyor.

Bunların bir sebebi de özellikle Rus uçağının düşmesiyle başlayan uluslararası ilişkilerdeki gerginliğin getirdiği sıkışmışlıktır. Ortadoğu bataklığına saplandıkça çözümsüz kalan AKP/Saray, bir yandan içeriyi baskı ve faşizmle sindirmeye çalışırken bir yandan da “dostu” İsrail’le yeniden barışarak, AB ile tekrar ilişkileri geliştirerek ve NATO’ya sığınarak emperyalizme bağımlılığını hatırlatmış bulunmakta.

Böylece AKP/Saray, emperyalizmin savaş taşeronluğunu yaparken içeride de faşizme ve ideolojik kılıf olarak gericiliğe sarılmaktadır. Tüm bunları da baskı aygıtı etrafında inşa ederek aslında ne kadar kırılgan bir dönemden geçtiğini göstermektedir. Elinde baskı aygıtından başka hiçbir şey kalmayan AKP/Saray, onu yıkılmanın eşiğine getiren koşullardan kurtulabilmiş değildir.

Gerici kuşatmaya karşı üniversiteyi savunalım

Dönem başından beri polis ve özel güvenlik saldırılarıyla, afiş-stand yasaklarıyla, soruşturma ve cezalarla gençlik hareketi üzerinde kurulmak istenen baskıya gerici-faşist saldırılar da eklendi. Üniversitelerde kendisine bir kitle tabanı oluşturmakta zorlanan, üstelik bunu parti içi tartışmalarında açıkça söyleyen* AKP, farklı gerici örgütlenmeleri kullanarak üniversitelerde gençlik hareketini baskılamaya, kendisine kitle tabanı oluşturmaya çalışıyor. Öyle ki AKP’lilerin, özellikle de Erdoğan’ın “Türkmendağı’nda kardeşlerimiz öldürülüyor” söyleminin hemen ardından her yanda gerici ve faşist örgütler yardım bahanesiyle pek çok üniversitede stand açmaya çalıştılar. Yine aynı dönemde İTÜ’de üniversitenin orta yerine cami isteyen gericilerin namaz kılmalarının, Ankara Üniversitesi’nde mescitte cihatçı çetelerin propagandasının yapılmasının, Beyazıt’ta yaşanan gerilimin ve sonrasında gerici örgütlerin yaptıkları ortak basın açıklamasının aynı zamanda gerçekleşmesi, yaşananların münferit olaylar olmadığını, AKP’nin yönlendirmesiyle gerçekleştiğini gösteriyor.

Son olarak ODTÜ’de “namaz kılanlara saldırdılar” yalanıyla gericilerin pek çok üniversitede eylemler yapmaları, Hacettepe’de olduğu gibi üniversitelilere yönelik saldırıların hızlanması, gericilerin ve faşistlerin üniversitede hegemonya kurma çabasını ifade ediyor. AKP’lilerin “Cizre’ye nasıl girildiyse ODTÜ’ye de öyle girilir” söylemiyle hep bir ağızdan ODTÜ’ye saldırmaları, Erdoğan’ın YÖK’e talimat vermesi, AKP’nin üniversiteye hangi yöntemlerle girmek istediğini gösteriyor. Tüm bu gerici saldırılara karşı aklı, bilimi, doğayı ve emeği; yani üniversiteyi savunmak hem AKP’nin tüm Türkiye halklarına açtığı savaşa karşı üniversiteden doğru bir barikat kurmak hem de Ortadoğu’daki gericiliğe karşı halkların eşitliğini ve barışı savunmak anlamına geliyor.

Tüm saldırılara karşı üniversiteden çekilmemek ve tüm zorluklara rağmen üniversiteyi AKP’nin savaş politikalarının, baskının ve faşizmin karşısına kitlesel bir hareket olarak çıkarmak temel sorumluluğumuz. Batı’da kitlesel bir direniş örgütlemenin hem Kürt halkıyla dayanışmanın hem de AKP’nin kanlı iktidarını yıkmanın yolu olduğunun bilinciyle Gençlik Hareketi’ni Batı’da sokağı yeniden hareketlendirecek bir odak olarak büyütmek bir zorunluluk olarak duruyor.

Bu bağlamda Eskişehir’den Ankara’ya, Zonguldak’a, Isparta’ya kadar pek çok yerde gericilerin üniversiteye girerek tahakküm kurmasına karşı üniversitenin savunulması ve gericilerin kovulmuş olması önemli örnekler olarak duruyor. Bu örnekler aynı zamanda bugün gençlik hareketinin de toplumsal muhalefetin de temel gündemlerinin ne olacağını göstermektedir. Üstelik ancak böyle bir direniş hattının örgütlenmesi sonucu kitlesel mücadele kanallarının açılabileceği ortadadır.

Nasıl bir dönemde, ne kadar önemli tarihsel koşullar altında mücadele ettiğimizin bilinciyle, inatla ve ısrarla üniversiteyi bir hareket olarak örgütlemeyi hedef olarak önüne koyan, üniversite muhalefetinin hareketsiz olduğu bir dönemde basit bir bütünleme sorunundan bile yüzlerce kişilik bir eylem örgütlemesini bilenler, Batı’da yaratılacak kitlesel bir hareketin de tohumlarını atıyorlar.

*Not: Nokta dergisi tarafından yayınlanan “AKP’nin Günlükleri”nde parti içi tartışmalar açıklanmıştı.