Birileri bizi mi bekliyordu?
12 Ağustos 2013|
Arkada bıraktığımız 8. Kolektif Yaz Kampı, diğer yıllardan çok daha fazla, mücadele programı net, tartışmaları katılımcı, kararları doğrudan alınan bir kamp olarak tamamlandı. Gezi Parkı’nı bir haftalığına Dikili’ye taşıyan Genç Çapulcular, geçen bir yılı ve gelecek dönemi tartışırken; eğlenmenin ve birlikte üretmenin, kısacası Gezi Ruhu’nun da kopyasını yaptılar. Geçmiş dönem değerlendirmesiyle başlamak, geleceği anlamada yararlı olacaktır.
Geçtiğimiz yıl üniversitelerde direnişlerin büyüdüğü, akademisyeninden öğrencisine herkesin, kısacası akademinin ayağa kalktığı bir dönem olarak yaşandı. Sene başında 2. Öğretim harçlarına karşı eylemlerle başlayan süreç, YÖK Yasası’na karşı yapılan büyük 9 Kasım öğrenci mitingi, hemen ardından ODTÜ direnişi ile süren ilk dönem; ODTÜ’nün sıçradığı diğer üniversitelerde, yandaş rektörleri sıkıştıran çizgisiyle hareketli bir süreç geçirdi. Gençliğin AKP’yi, patronları ve yandaş rektörleri üniversitelere sokmama çizgisi, üniversite gençliği tarafından kabul edilir hale gelmişti. Suriye meselesinde AKP’nin savaş kışkırtıcısı pozisyonu, gençlik içinde AKP dış politikasını eleştirenlerin sayısını da hızla artırmış, Reyhanlı’dan sonra da sokağa çıkma eğilimi göstermişti.
Gezi Parkı’na kadar süren bir yıl, özellikle üniversitelilerin gelişen sokak hareketi ile AKP’nin zayıflayan iç ve dış politikası arasındaki çatışmayla yaşandı. 31 Mayıs’ta başlayan halk ayaklanması, AKP karşıtı isyanın, gençliğin öncülüğünde Türkiye’deki tüm siyasi dengeleri değiştirecek biçimde büyümesine ve tarih yeniden yazılmak için boş bir sayfa açılmasına yol açtı. Bundan sonrasının konusu, sayfaları kimin dolduracağıdır. Gezi Parkı’yla başlayan yeni süreç, bir yıldır edinilen deneyimlerin ışığında yeni bir döneme taşınmak üzere. Üniversiteler açılınca AKP’yi kötü günler beklemekte.
Gezi Direnişi’nin hemen ardından Öğrenci Kolektifleri, “Okumuş İnsan Halkın Yanındadır” kampanyası ile yoksul mahallelerde çocuklarla buluştu. Bir ay boyunca mahallelerde Gezi Ruhu’nu yaşatan, yeni bir dünyanın tohumlarını atan Genç Çapulcular, direnişin hemen ardından devam eden onca şeyin içinde en somut olanı hayata geçirme başarısı göstermiştir. Genç Çapulcuların buluştuğu 8. Kolektif Yaz Kampı da tüm bu sayılanların ortasında yeni bir dönemi tartışma aracı olarak gerçeklik kazanmıştır.
Okullar daha açılmadan AKP saldırmaya başladı
Tüm Gezi Direnişi boyunca AKP’nin muhtemelen en çok sevindiği şey, üniversitelerin kapanmak üzere olmasıydı. Hatta kendi tabanı ve yardakçıları da faiz lobisine hayret etti. Bu isyanın üniversite kapalıyken ortaya çıkması, AKP’lilere göre açıkça strateji hatasıydı. Ama şimdi okulların açılma tarihi yaklaştıkça AKP’yi bir korku sardı. AKP kadroları, Eylül’de maçlar başlayıp Ekim’de okullar açılınca yeni bir isyan dalgası gelecek diye hazırlıklara başladı. Ramazan boyunca ülkeyi gezen AKP’lilerin dilinden düşmeyen, üniversitelilerin ülkeyi karıştıracağı söylentisi oldu. Evet! Çok haklılar, itiraf ediyoruz; ülkeyi karıştıracağız.
Tarihsel olarak Türkiye’deki birçok muhalif hareketin tohumu gençlik tarafından atılmış, gençlik tarafından sürüklenmiştir. Bunun bilinci ve sorumluluğu ile yıllardır üniversiteli aydın kimliğinin gereklerine uygun olarak hareket eden ve geliştirdiği yaratıcı, doğrudan, militan eylem tarzıyla, AKP’den rahatsız olan herkese mücadele yöntemi gösteren gençlik hareketi, yeni dönemin en kritik öznesi olma özelliğini korumaktadır. Devletin en çok bakındığı, en çok baskı uyguladığı, en çok gaz sıktığı, en çok tutukladığı ama bir türlü durduramadığı üniversite muhalefeti, halkın tüm kesimleriyle kaynaşmış bir mücadele deneyimiyle yeni dönemde AKP’nin başına çok çorap örecektir.
Ülkedeki her türlü muhalif kıvılcımın aleve dönüşmesini engellemek için Tayyip, üniversitelileri durdurmak zorundadır. Bunun için hamleler yapmaya da başladı. Örneğin öğrencilere daha sonra çok büyük faizlerle geri almak üzere verilen öğrenim kredilerinde, kredi alabilme koşulu olarak AKP’ye isyan etmemiş olma özelliği aranıyor. Duvara yazı yazan, Gezi eylemlerine katılan, bu hukuk cennetinde es kaza gözaltına alınan gençler krediden yararlanamayacak. Tabi bunun tespitini nasıl yapacakları soru işaretidir. Ancak temel olan bu şartın –uygulansa da uygulanmasa da– baskı oluşturmak için öne sürüldüğüdür.
Bir diğer konu, üniversitelerin davetsiz misafirleri polisler. Yıllardır üniversiteliler ÖGB’nin (Özel Güvenlik Birimi) okuldan gitmesi için mücadele ettiler. Kim olursa olsun üniversitede muhalefeti bastırma göreviyle bulunan hiçbir kolluk gücünün okulda yeri yoktur. Ama AKP, gençliğin attığı sloganları yine yanlış anlamış olacak ki, ÖGB gidiyor, polis geliyor. Bu söylem, Gezi patlamadan önce Tayyip’in ağzından çıkmış, Gezi Direnişi boyunca ağzına tekrar almaya cesaret edememişti. Fakat eylemler durulunca fırsattan yararlanan Tayyip, hazır okullar da kapalıyken, bir kere daha polisi ağzına aldı. Yasal düzenlemesi, yeterli kadrosu vb. durumlar nedeniyle bu yıla yetişip yetişmeyeceği belli olmasa da, belli olan tek şey, üniversitelilerin 5 arkadaşımızı öldüren katillere hoş geldiniz demeyeceğidir.
Bir de kadın ve erkek öğrencilerin yurt binaları ayrılıyor. Elbette AKP, ayağa kalkan üniversite ile sadece şiddet yoluyla baş edemeyeceğinin farkında. Devlet bir yandan copla korkuturken bir yandan da İslam’ı baskı aracı olarak kullanmaktan geri durmuyor. Gericiliği üniversitenin ana parçası haline getirmeye çalışan AKP, dini ritüellerle üniversite yaşamını kontrol altına almaya çalışıyor. “Kızlı erkekli” direniş bilinçaltlarını ne denli rahatsız ettiyse, artık şeriat kanunları koymaktan kaçınmıyorlar. AKP’nin en tipik taktiği budur aslında. Siyasal alanda sıkışınca kadına saldırarak gündemi muhafazakarlaştırır ve rüzgarı arkasına alır. Ama bu sefer öyle olmadı. Hamile kadınların dışarı çıkmalarına laf söylemesi, kadın öğrencilerin erkeklerle aynı binada kalmasını yasaklaması, emniyetin önünde kadın cinayetine müdahale etmemesiyle gericiliği yükseltip rahat bir nefes alma isteği de suya düşmüş oldu. AKP’li din tüccarlarının farkında olamadığı bir durum var, artık attıkları ya da atmadıkları her adımın karşısına dikilecek özgüvene sahip bir halk var.
AKP’nin yaptıkları bunlarla sınırlı değil elbette. Şu anda tüm AKP kadroları sıkışmış durumda ve üniversite açıldığı zaman istenmeyen bir durumla karşılaşmamak için anti-propaganda yapıyor. Melih Gökçek tivitleriyle, Gülen’in dershaneleri rehberlik öğretmeni telkinleriyle, AK Gençlik otogar tezgahlarıyla üniversiteye hazırlık yapıyorlar. Ama nafile. Direnişin gerekçelerini çözemeyen ve insanları bir şekilde kandırma planı yapan AKP, muhalefeti engelleyecek bir argüman da yaratamayacaktır. Hele ki üniversiteyi yeni kazanan Genç Çapulcular AKP’nin oyunlarına kanmayacaktır.
AKP’nin hazırlıklarına karşı çapulcuların da yumurtaları havada
Daha önce anlattıklarımızdan anlaşılacağı üzere AKP yeni dönemi korku ve telaşla bekliyor. Ancak bizler sabırsızlık ve heyecanla karşılıyoruz yeni dönemi. Direniş dolu bir sene, ardından binlerce çocuğa ve gönüllü eğitmene ulaşan Okumuş İnsan Halkın Yanındadır kampanyası son olarak Genç Çapulculara ev sahipliği yapan 8. Kolektif Yaz kampı yeni dönem için üniversitelilerin motivasyonunu en üst seviyeye yükseltmiştir. Artık AKP’yi, patronları, polisi, yandaş rektörleri, gericileri üniversiteden tamamen kovma zamandır. Yani kayıt haftasından itibaren başlayacak koca bir sene direnişin rüzgarıyla başlamaktadır.
ylülün ilk haftası üniversitelerin kayıt haftaları ve Öğrenci Kolektifleri, üniversiteye yeni gelen Genç Çapulculara merhaba diyecek. Direnişin kalesi olan, AKP’ye sokakları dar eden üniversite, eskisinden çok daha güçlü bir merhaba diyecek yeni döneme. Bu noktada, tüm Türkiye’de Öğrenci Kolektifleri üniversite kayıt haftasını yoğun programla geçirmek ve üniversiteyi Gezi Ruhuyla tanıtmak durumundadır. Yandaş rektörlerin kişisel gelişimci, bencil, itaatkârlaştırıcı hoş geldiniz mesajlarına karşı, “direnişlerin kalesine hoş geldiniz” diyerek karşılanmalıdır yeni gelenler. “Gel yavrum, biz iyi insanlarız” diyen polise karşı, özerk üniversiteyi haykırmak ve katillerin üniversitede yeri olmadığını söylemek gerekir. “Biz size yardımcı oluruz” diyen badem bıyıklılara karşı, çapulcular arası dayanışmayı yükseltmek için; tanıtım, yardım, dayanışma stantları ve broşürleriyle dolu dolu bir kayıt dönemi geçirmek gerekmektedir. Üniversiteyi direnişle kapattık, direnişle açmak zorundayız. AKP’nin adım atamadığı, cemaatin dilencileştiremediği, polisin öğrencileri terörize edemediği bir kayıt dönemi, AKP’nin korktuğuyla yüzleşmesi anlamına gelmektedir. Eskiye göre çok daha cüretkâr olmak kaçınılmazdır. Gelen çapulcu ailelerle iletişim kurmak, üniversiteyi çapulcu gözüyle anlatmak önemli bir görevdir.
“Cemaat Evlerine Karşı Çapulcular Evlerini Açıyor”
Yeni dönemin önemli konu başlıklarından biri de Gezi direnişinin yarattığı dayanışma duygusuyla yapılan kampanya. Çapulcu aileler, Öğrenci Kolektifleri’nin çağrısıyla cemaat evlerine mecbur bırakılan öğrencilerle dayanışma adına kendi evlerini genç çapulculara açıyorlar. Üniversiteye başka bir şehirden gelen ve geldiği yabancı yerde devletin yurt olanağının yetersizliği nedeniyle cemaat evlerine mecbur bırakılan öğrenciler, artık alternatif bir olanağa sahip oluyorlar. Gezi’nin dayanışma ruhu, cemaatin öğrencileri “kapma” sevdasının da önüne geçmektedir. Ancak bu noktada unutulmaması gereken asıl nokta, bu kampanyanın üniversitedeki barınma sorununa çözüm olmayacağı, daha doğrusu yurtlardaki yetersizliğe karşı bir sosyal politika olmadığı gerçeğidir. Kafa karışıklığı yaratmaması için açıklamakta fayda var. Barınma, üniversite öğrencilerinin ücretsiz karşılanması gereken temel bir hakkıdır. Fakat devlet, öğrenci sayısındaki artışa rağmen yurt kapasitesini arttırmamaktadır. Kolektif Araştırma Birimi’nin 2012 Barınma Raporu’na göre, her 10 öğrenciden 1’i yurtta kalabilmektedir. Diğerleri ise pahalı özel yurtlara, kiralık evlere, apartlara ya da cemaat evlerine mecbur bırakılmaktadır. Öğrencilerin barınma sorununu çözülmesi, elbette barınma hakkının gereğince düzenlemeler yapılmasıyla mümkün olacaktır. Öğrenci Kolektifleri, yurt kapasitelerinin arttırılması için mücadele etmeye devam edecektir. Kampanya 3 temel seçenek üzerinde duruyor:
1-) Çapulcular kendi evlerini geçici bir süre için yeni gelen öğrencilere açabilir.
2-) Genç Çapulcular kendi aralarında ev eşyası vb. paylaşımında bulunabilir.
3-) Kayda gelen çapulcular kendi aralarında ev organizasyonu yapabilir.
Bu haliyle KYK’ye karşı da bir dayanışma ağı olarak işlev görecek kampanya, internet duyuruları ve kayıt döneminde açılacak stantlarla hayata geçecektir.
Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam
Özetleyecek olursak, üniversitelileri ve özelinde Öğrenci Kolektifleri’ni büyük bir sınav beklemektedir. AKP açısından bugüne kadar yaşadığı en büyük krizi onarmak, üniversiteliler açısından AKP’yi yerin dibine sokmak için önemli bir döneme giriliyor. Öncelikli olarak kayıt dönemi çalışmalarının da ötesinde Gezi ruhunun üniversiteye taşınması, Öğrenci Kolektifleri’nin ana görevidir. Şu anda parklarda devam eden forumlar mutlaka üniversitelerde işletilmeli, üniversitelilerin söz ve eylem mekanizması haline getirilmelidir. Tüm Türkiye solunun olduğu gibi, üniversite muhalefetinin de Gezi Direnişi’nden öğreneceği çok şey olduğu unutulmamalıdır. Gezi’nin aştığı ve toplumun itelediği dar grupçu yaklaşımların, gündelik siyasi çıkarlara göre hareket etme gafletinin, birilerini ötekileştirmenin yeni dönem muhalefetinde yeri olmayacaktır. Bunun yanında, yeni dönemin üretkenliğine yetişemeyen, yaratıcılıktan uzak kalan, militanlıkta sınıfta kalan özneler, bu dönemde geride kalacaktır.
Üniversite için “yeni” dönem, eski alışkanlıklarla ilerlemeyecek bir süreç gibi duruyor. AKP’nin başarısız iç ve dış politikası, yaklaşan 3 seçimli bir buçuk yıl ve tarihi direnişin devamlılığı, yakın zamanda büyük değişimlerin gözlemlenebilme olanağını yaratıyor. AKP’yi üniversiteden ve ülkeden kovmak, Öğrenci Kolektifleri için hiç de uzakta olmayan bir hedef olarak belirginleşmektedir. Şimdi kaldığımız yerden devam etme zamanıdır. Katledilen 5 arkadaşımızın, kesilen her ağacın, kurutulan her derenin hesabını sormak için; 11 yıllık baskı imparatorluğunu durdurmak, Tayyip Erdoğan’ı tarihinin karanlığına hapsetmek için mücadeleye devam. Daha kurulacak çok barikat, kaleye çevrilecek çok üniversite var.