Bir üniversitede bir Saray’dakinden farklı düşünülür!

Öğrenci Kolektifleri, Kolektif'in Sesi,

23 Ekim 2018 |

Erdoğan’ın yurt dışındaki bilim insanlarını Türkiye üniversitelerine davet ettiği bir anın tam ortasında, gerici-piyasacı tahakkümün ablukası altında, her ile üniversite propagandalarının arasından nasibini niteliksiz eğitim ve geleceksizlikle almış bir kuşak bu. Huzursuzluk yükseliyor…

7 Haziran ve 15 Temmuz’un ardından, toplumun tüm kesimlerine kendini erkek egemenliği, dinci gericilik, mezhepçilik, kent ve doğa talanı, çocuk istismarı, emek düşmanlığı, bilim düşmanlığı, hukuksuzluk, yağmacılık, sürekli savaş, hile ve yalanla dayatan bir iktidar ve onun karşısında da Erdoğan diktatörlüğüne “ikna edilemeyen” halk güçleri var. Onların an geldiğinde kitlesel ama Gezi’den bu yana çoğu zaman parçalı direnişleri var. Tayyip Erdoğan ise memleketteki isyan dinamiklerini göz ardı ederek diktatörlüğünü kurumlaştırma adımlarını atamayacağının farkında. Önüne güvenle bakabilmek için bastırmak zorunda olduğu önemli bir dinamik de hiç şüphesiz gençlik, yani baş belası üniversiteler.

Erdoğan iktidarı, sürekli kriz halinde dağılmaya ve parçalanmaya elverişli. Hileli seçim sonuçlarıyla, çıkar ilişkileriyle, zayıf ve kırılgan bir halde ancak şiddetin süreklileştiği bir temelde %50’ye ulaşan topluluğunun yaşadığı krize çözümü “Yerli ve Milli” olurken, kendince ilan ettiği yerli ve milli olmayanlar ise memlekette yaşanan bin bir musibetin günah keçisi olarak damgalanıyor.

Yerli milli gömleği üniversiteye dar gelir

İktidarının yeniden tesisinin merkezine yerli ve milli ekseninde ülkenin birlikteliğini koyan Erdoğan, üniversiteyi yerli ve milli davasına yedekleme stratejisini, savaşa gerekçe olacak şekilde ideolojinin üretilmesi, savaşın gerektiği araçların yani silahların temini ve bunun kof bir anti-emperyalist propagandayla sunulması, savaş ideolojisini toplumsallaştırma üzerine şekillendiriyor.

Bugün Erdoğan’ın imdadına yandaş akademisyenleri yine son hızla yetişiyor. Yakın zamanda Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü, “Yerli ve milli ekonomi için, ülkemiz endüstrisine en faydalı şekilde katkı sunmak için çalışacağız” dedi. Bundan çok kısa bir süre sonra MHP İlçe başkanlarından Dulkadiroğlu, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi için “Yerli ve milli Rektör istiyoruz” dedi. Tüm bunlar dile getirildiğinde, Erdoğan’ın “Bu ülke ve bu milletin değerlerine yaslanmadığı için küresel bir marka haline gelme çabalarında hedefine ulaşamamıştır” diyerek Boğaziçi Üniversitesi’ni düşmanlaştırmasının üzerinden henüz hafta geçmemişti.

Bilginin dinselleştirilmesi ve askerileştirilmesi hız kazandı. Savaş sanayii alanında kendini Erdoğan’a biat ile kanıtlamış temsilcilerin konuk listeleri, yandaş akademisyenlerin amfilerde Reis sözcülüğü yapmakla yetinmeyip, kanal kanal tartışma programı gezip safsatalar üzerine kurulu bir “Padişahım çok yaşa” piyesi oynadıklarını görüyoruz.

Her yeniden kuruluş projesi sırtını yaslayacağı yeni bir akla da ihtiyaç duyar. Üniversiteler, bilgi üretim merkezi olarak tam da bu nedenle tarih boyunca muktedirlerin hedef tahtasına oturmuştur. İktidarlar, kendi politikalarını sürdürmesinin kaynağı olarak üniversiteden politikaları paralelinde bilgi talep etmiş, bunun gerçekleşmediği koşulda üniversiteyi kendi yararlarına dönüştürmeye, idari ve yönetsel mekanizmalarını ele geçirmeye, dönüşümün sancılarına karşı gelişen direnci bastırmaya yönelmişlerdir. Üniversite tahayyülleri adına Tayyip Erdoğan için de zorunlu olan budur. Çünkü bilim/bilgi mekanı üniversite, hakikat turnusolüdür. “Ekonomik kriz yok, kriz algısı psikolojiktir” diyenin, evrimi yalanlayanın, ÇED raporlarına atılan imzalar üzerinden kenti ve doğayı talan edip yağmalayanın, dinci gericilik sarmalında cinsiyet eşitsizliğini körükleyenin turnusolüdür…

Saraylının zoru üniversitenin aklına kar etmez

Doktora tezlerindeki usulsüzlükler örtbas edilir, akademik kadrolar ahbap-çavuş hesabıyla doldurulurken, KHK’larla yüzlerce akademisyen ihraç edildi, rektörlük seçimleri kaldırılarak rektör atamaları doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı. Kampüsün dört bir yanına ülkücü faşist çeteler, özel güvenlik ve polis konumlandırıldı. Üniversiter ortamı tahrip edecek şekilde taşıma/bölme müdahaleleri; İstanbul Üniversitesi’nden KTÜ’ye, Mimar Sinan Üniversitesi’nden Kocaeli Üniversitesi’ne memleketin dört bir yanındaki üniversitelere yayıldı.

Fakat ‘Reis’in sözünün tahsisi için hazır edilmiş amfilerden, laboratuvarlara, konferans salonlarına, emir altındaki binlerce akademisyenin varlığına rağmen; “Katliamın lokumu olmaz” diyerek politik karşı çıkışını ortaya koyan Boğaziçililer, yerli-milli ekseninde ülke birlikteliği hesabı yapıp “aynı gemideyiz” diyenlere “Tayyipgiller” pankartı çıkışıyla geminin taraflarını hatırlatan şer yuvası ilan edilen ODTÜ bastırılmış değil. Evrimin ilkokul ve lise müfredatlarından kaldırılmasının yanında büyük müdahalelerle içeriğinin manipüle edilerek anlatıldığı akademi amfilerinden de rahatsız sesler yükseliyor. Bahar şenliğine özlem duyan kuşak, “Neden?” diye sormaya başlayalı çok oldu. Erdoğan’ın yurt dışındaki bilim insanlarını Türkiye üniversitelerine davet ettiği bir anın tam ortasında, gerici-piyasacı tahakkümün ablukası altında, her ile üniversite propagandalarının arasından nasibini niteliksiz eğitim ve geleceksizlikle almış bir kuşak bu. Huzursuzluk yükseliyor…

Kamusal olanın neoliberal saldırganlıkla piyasaya hunharca açılmasının yansımalarını yaşıyoruz. Birçok üniversite döneme, halihazırda hizmet kalitesi niteliksiz olan yemekhane ve kantin zamlarıyla girerken, kamu yurtlarının yetersiz ve niteliksizliği devam ederken “müjde” spotlarıyla ana akımda dahi yer bulan öğrenim bursu/kredisine yapılan 30 TL’lik zam ise elbet yetersiz. Boyumuzu aşacak bu dalgayı delip geçmek, kamusallık anlayışıyla, hak alıcı eylemlerle ilerlemekle mümkündür.

Üniversiteyi baskı araçları ve yöntemleri idari yönetsel olarak kuşatmak ise üniversitenin aklına bilimsizlik, liyakatsizlik ve halk düşmanlığıyla savaş açan Erdoğan için nafile bir çırpınış. Gençlik huzursuzluğun itirazla harmanlanmış isyanına gebedir, üniversite aklı ise kendisine savaş açandan hiç olmadığı kadar altüst etme becerisine ve imkanına sahip; kendisini ve düşmanını!

Laiklik, barış, eşitlik ve özgürlük, yurtseverlik ilkeleriyle diktatörlüğe karşı politik bir karşı taraf olarak, memleketi ve üniversiteyi kendi yeniden kuracak bir tarihsel irade olarak üniversitenin aklıyla cüret ediyoruz; yalanlar üstüne kurulu AKP’nin turnusolü olarak öne çıkıyoruz.