10 günlük bilanço: ABD’den tam teslimiyet çağrısı, Saray’dan ABD’ye utangaç destek
7 Ekim 2023’ten bu yana bölgedeki İsrail saldırganlığının ürettiği son savaş olan İsrail-İran savaşının küresel çapta yankıları sürerken saldırılar halen devam ediyor. 13 Haziran günü, İsrail’in başlattığı saldırılar sonrasında bölgede gelişen yeni süreç öncekilerden farklı olarak daha istikrarsız bir Ortadoğu’yu karşımıza çıkarıyor.
13 Haziran’da İsrail’in İran’a saldırılarıyla başlayan savaş 10 günü doldurdu. İran Sağlık Bakanı Yardımcısı Abdurrahman Rüstemiyan, saldırıların başladığı 13 Haziran’dan bu yana 430’dan fazla sivilin hayatını kaybettiğini ve 3 bin 500’den fazla yaralının olduğunu açıkladı. Bilhassa ilk gün gerçekleşen saldırılarda İran Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Komutanı ve üst düzey 20 ordu komutanına ek olarak 9 nükleer bilim insanı da saldırılarda hayatını kaybetti.
İsrail, İran’a yönelik çekincelerini ve nükleer kapasitesini arttırıyor olmasını bahane ederek başlattığı saldırılarda bugüne kadar yüzlerce sivile, İranlı üst düzey askeri personele ve nükleer tesislere saldırı düzenledi. İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmalarından ve nükleer silaha erişme çabalarından vazgeçmediği takdirde saldırıların devam edeceğini söyleyen Netanyahu, saldırıların hemen ardından “Bu tehdit ortadan kalkana kadar bu operasyon günlerce devam edecek.” dedi. İlerleyen günlerde İran’a yönelik saldırılarını sürdüren İsrail’den gelen açıklamalar İran’ın mevcut rejiminin derhal değişmesi yönünde oldu. Bu 10 günlük sürecin sonunda İsrail tarafından ölü sayısının 25, yaralı sayısının ise 2 bin 500 üzerinde olduğunu açıklandı.
İran’dan Hürmüz Boğazı hamlesi
Saldırıların hemen ardından İran, başta Tel Aviv ve diğer büyük şehirlerdeki askeri binalar olmak üzere birçok hedefe saldırılar düzenledi. İsrail’in saldırılarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyleyen İran’lı yetkililer meşru müdafaa kapsamında saldırılarını yaptığını dile getirdi. İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ise “Siyonist suç rejimi dün gece Tahran ve ülkemizin diğer bazı şehirlerine yönelik vahşi bir saldırı gerçekleştirdi. Bu menfur saldırı sonucunda bazı çocuklar ve kadınlar, masum vatandaşlarımız, komutanlarımız ve nükleer bilim insanlarımız şehit oldu. Dün geceki saldırı, İran İslam Cumhuriyeti’nin uzun yıllardır dile getirdiği bir gerçeğin – yani saldırı ve suçun Siyonist rejimin doğasında olduğunun – tüm dünya tarafından görülmesini sağladı. Elbette İran halkı ve devlet yetkilileri bu suç karşısında sessiz kalmayacak; İran İslam Cumhuriyeti’nin meşru ve güçlü yanıtı, düşmanın bu aptalca eyleminden pişman olmasına neden olacak.” dedi. Karşılıklı çatışmanın ilerleyen günlerde devam etmesi ve ABD’nin İran’daki nükleer tesislere saldırmasıyla birlikte İran Hürmüz Boğazı’nın da kapatılmasını gündemine aldı. Bu kararla birlikte dünyadaki petrol ticaretine sekte vurmak ve savaşın ekonomik çıktılarını da tüm dünya tarafından hissedilir kılmak isteyen İran diplomasiye açık olduğunu fakat İsrail’in saldırılarının derhal sonlanması gerektiğini de her seferinde dile getiriyor.
ABD’nin “kanlı müzakere” çağrısı
ABD ilk günden itibaren İsrail’e desteğini bildirdi. İran’ın nükleer anlaşmayı derhal kabul etmesi gerektiğini saldırının hemen ardından söyleyen Trump İran’a 60 gün süre tanıdıklarını ve bunun dolduğunu söyledi. Trump İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney’in yerini bildiklerini söyleyerek örtük tehditlerini sürdürürken kamuoyuna suikast planlarını onaylamadığını, diplomasiye açık olduklarını söyledi. 18 Haziran’da ise artık İran’ın vaktinin kalmadığını söyleyen Trump 21 Haziran günü İran’daki Fordo, Natanz ve İsfahan’da olan nükleer tesislerin hava saldırılarıyla imha edildiğini açıkladı. 22 Haziran günü kendi sosyal medya platformunda açıklama yapan Trump “Rejim Değişikliği terimini kullanmak politik olarak doğru değil, ancak mevcut İran Rejimi İran’ı tekrar büyük yapmıyorsa neden bir Rejim değişikliği olmasın? İran’ı yeniden büyük yapalım (MIGA!!!).” diyerek İran’da bir rejim değişikliğini arzuladıklarını açık şekilde dillendirdi.
Avrupa Devletlerinin genel tavrı ise tüm süreçte İsrail’in güvenlik kaygılarını öncelemek ve İran’ın nükleer silahlanma konusunda geri adım atması gerektiği yönünde oldu. Almanya Başbakanı Merz “İsrail hepimiz adına kirli işleri yapıyor” diyerek İsrail’e açık destek beyan etti. Son günlerde ise diplomatik çözüm adına ateşkes çağrılarında bulunuldu.
Erdoğan’ın dili ABD demeye varmıyor
Türkiye’de ise Dışişleri Bakanlığı, İsrail’i kınayan açıklamalarla sürece dahil olsa da ABD saldırıları karşısında “derin endişelerini” dile getirmekten öteye gitmedi. Tayyip Erdoğan 14-15 Haziran günleri Trump ve İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ile görüşmesinin ardından, İran’a nükleer çalışmalarını sonlandırmayı dayatan müzakereleri işaret ederek bunun tek çözüm olduğunu ifade etti. Erdoğan ilerleyen günlerde İslam İşbirliği Örgütü toplantısında da benzer ifadeleri kullandı. 23 Haziran’da yaptığı açıklamada ise “İran’ın egemenliğine ve bölgemizin güvenliğine yönelik saldırıları kimden gelirse gelsin asla tasvip etmiyor ve tepkimizi de açıkça ortaya koyuyoruz İsrail ve destekçilerinin, komşumuz İran’a yönelik saldırılarının daha büyük bir felakete dönüşmemesi için yoğun çaba harcıyoruz” dedi lakin İsrail’i bu savaşta destekleyen en önemli güç olan ABD’yi anmadı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise 23 Haziran’da yaptığı açıklamada “Hürmüz Boğazının kapanması durumunda senaryolar üzerinden ekonomimize yönelik yapılan spekülasyonlara lütfen itibar etmeyiniz. Programımızla ekonomimizin şoklara karşı direncini önemli ölçüde artırdık. Enflasyonla mücadelede kararlıyız, dezenflasyonun devamı için gerekli tüm adımları atmaya devam edeceğiz” diyerek Hürmüz Boğazı’nda yaşanacak bir gelişmede Türkiye’nin zaten içinde bulunduğu ekonomik kriz haline ek bir krizle karşı karşıya kalacak olmasının konuşuluyor olmasından duyduğu rahatsızlığı dillendirdi.
Kürt hareketinin pozisyonu
Kürt hareketinin İran’da faaliyet gösteren kolu PJAK “İran halkları ve toplumları, savaş ile diktatör yönetimi kabul etmek arasında seçim yapmaya mecbur değildir” minvalindeki açıklamalarla oluşabilecek bir güç boşluğuna hazır olduğunu ilan ederken Türkiye’deki Kürt hareketinin önemli isimlerinden, 8 yılı aşkındır tutuklu olan Selahattin Demirtaş ise “İran rejimi uzun yıllardır demokrasi ve insan haklarına tümden kapalı kalmakla, öncelikle kendi yurttaşlarına büyük haksızlık yapıyor. Ancak hiçbir gerekçe, emperyal müdahaleye haklılık kazandırmaz” dedi.
Çin ve Rusya’dan İran’a destek
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian İsrail’in saldırılarını açık bir egemenlik ihlali olarak değerlendirdi. BM Daimi Temsilcisi de benzer bir değerlendirmede bulunarak saldırıların derhal durdurulması gerektiğini söyledi. İlerleyen günlerde Çin BM güvenlik konseyinde alınan koşulsuz ateşkes kararınını destekledi, gerilimi düşürücü rol üstlenebileceğini açıkladı.
Rusya adına ilk açıklama Peskov’dan geldi, İsrail’in saldırılarını savunmadan öte provokatif olarak değerlendirdi. Rusya sonraki günlerde de İsrail saldırılarını yasadışı ve uluslararası hukuku aykırı olarak değerlendirdi. Putin, İran’ın nükleer programını barışçıl hedefler taşıyor diyerek desteklediğini açıkladı. Rusya’da ilerleyen günlerde Putin ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bir araya geldi. Putin ABD ve İsrail’in saldırılarını haksız ve provokatif olarak değerlendirirken Reuters’a konuşan üst düzey bir Rus yetkili ise İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin Hamaney’den Putin’e bir mektup ileteceğini ve Putin’in desteğini isteyeceğini söyledi.