Yaz rehaveti yok, her saldırıya cevap var!
31 Temmuz 2012 | Salı
Padişah buyurdu: “Harçlar kaldırılacak!” Bir süredir Tayyip Erdoğan, çeşitli yerlerde harçların kaldırılacağını, eğitimin parasız olacağını duyuruyor. Hemen aklımıza geliyor: Acaba başbakan “teröre” mi karışıyor?
Bir lütufmuşçasına harçları kaldırdığını söylerken, işin asıl rengini ağzından kaçırıyor başbakan. Çok fazla eylem konusu oluyormuş, yumurta atılıyormuş, gündemden düşmesi gerekiyormuş…
Başbakana şov yapmak çok yakışıyor ama Kolektifler bu oyunu elbette bozacak. Yıllardır harçlara hayır diyerek sokaklara dökülen; her türlü şiddete, baskıya, tutuklamaya karşı gelen; 2009 yılı harç zamlarını AKP’nin başına paralayan öğrenci hareketinin ısrarlı ve kararlı mücadelesi harçları eğitimdeki temel bir sorun olarak tabelaya yazdırmıştır. Daha dün harçlara hayır diyenlere “Adaplı olun.” diyen başbakana sözünü hatırlatmaktan kaçınmıyoruz, zira bu padişahın lütfu değil, gençlik hareketinin başarısıdır.
AKP’nin 10 yıllık iktidarının bize gösterdiği başlıca şey şu olsa gerek: “Kar getirmiyorsa yapmayalım.” Evet, AKP harçları kaldırıyor, ancak bu sayede eğitimin tamamen parasız olacağını düşünmek ancak bir çocukluk hayali olabilir. Galatasaray Üniversitesi rektörünün çıtlattığı gibi AKP, giden bu paranın yerini bir şekilde dolduracaktır. Yoksa mazallah öğrencilerin yemek, spor gibi giderlerini nasıl karşılacak üniversiteler? Kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyen AKP’nin harçların kaldırılmasından sonra çok büyük bir piyasacı dönüşümle sahaya ineceğinden kimsenin şüphesi yok. Üniversite içi hizmetlerin daha da paralılaşacağı, yaşam boyu devlete borçlu olmanın yaygınlaşacağı bir yükseköğretim stratejisi AKP’nin arka cebinde duruyor. Ekim ayında yükseköğretimde piyasacı ve gerici dönüşümü sağlayacak altyapı olarak YÖK reformunun meclise sunulacağı ay olarak önümüzde duruyor.
Gelelim şakşakçı medyanın “parasız eğitim kampanyalarına.” Eğitimin tek maliyeti harçlarmış gibi konuşup; ulaşım, barınma, beslenme gibi onlarca gideri yok sayan ve bunların her gün daha da piyasalaşmasına seyirci kalan medya, önerilen yeni model ile üniversitelilerin yaşam boyu bankalara borçlu olacağı gerçeğinden bahsetme gereği duymuyor.
Vakıf üniversiteleri gerçeğine de değinmek gerekiyor. Son zamanlarda artan kampanya ve reklamlardan anlaşıldığı üzere, her zamankinden fazla bir “müşteri” kapma yarışının içine girdiler. Zira yükseköğretim yeniden yapılandırılırken sermayenin ihtiyacı doğrultusunda eleman yetiştirecek ve bilgi satışından kar edecek bir üniversite modeli eğitim sistemine demir kazıklarla çakılmak isteniyor. Tüm bu iktidar destekli-onaylı kar olanağına rağmen LYS’deki rekor barajı geçememe olayıyla tutuşan vakıf üniversiteleri yine çözümü AKP’de aradı ve Cumhurbaşkanından barajın düşürülmesi ricasında bulundu. TÜSİAD, TOBB gibi kurumların kalbini kırmaması gereken Cumhurbaşkanının konuya göstereceği hassasiyet de şimdiden belli. AKP’nin dost vakıf üniversitelerinin de, Kolektif’in yaptığı eylemde “bizi parasız kaydedin” diyen üniversitelilere cevabı “HAYIR” olurken parasız üniversite yalanı bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Daha dün parasız eğitim mi olur diyen zihniyet, bugün eğitimi parasız yaptık diye ortalıkta şov yaparken, yüzlerce üniversitelinin cezaevinde olması da ancak AKP ile mümkün olabilirdi. Ancak bizden uyarması, ağzına parasız eğitim lafını çok almaması Tayyip için daha hayırlı olacaktır. Yoksa o da kendini cezaevinde bulabilir(!)
AKP eğitim dışında diğer politikalarını da devam ettirmeye çalışırken hızla elini attığı her alanda krize giriyor. Seçim hesapları üzerinden yaptığı HAS Parti ile birleşme girişimi ile sağın tek partisi olmayı hedefliyor. Tabi bu noktada HAS Parti’nin AKP’ye katılması siyasal İslami hareketlerin anti-kapitalist, sistem dışı bir siyaset üretebilecekleri düşüncelerini de tam anlamıyla çöpe attı. Ama asıl önemli hedeflerden biri de en az oy aldığı kesimden yani biz üniversitelilerden aldığı oy sayısını artırmak. Bunun için bundan iyi olanak yaratamazdı Tayyip. Yıllardır yaptığımız eylemlerden bir şey anlamış olsa gerek, harçlar gerçekten büyük sorun. Şimdi bu büyük sorunu çözerek üniversitelilerin gözünde kahraman olacağını düşünen Tayyip’in oyununu Kolektifler bozacak.
Dış politikada ise AKP bocalamaya devam ediyor. Bir sonraki adımın ne olacağını kimsenin bilemediği Ortadoğu’da AKP ne yaptığını bilmez bir şekilde Suriye’de bir iç savaş kışkırtıcılığı yapıyor. Ortadoğu’nun başarısız taşeronu AKP şimdi de Batı Kürdistan’da fiilen ortaya çıkan özerk Kürdistan karşısında şoka girmiş durumda. Batı Kürdistan’da oluşacak ve bölgeselleşen Kürt sorununda Kuzey Kürdistan’ı da hareketlendirecek bir durum AKP iktidarını içinden çıkılmaz halde, ciddi bir krize sürüklüyor. Bu nedenle PYD’ye karşı Barzani’den yardım istemeye mahkum olan AKP, içeride de boş durmuyor; Kürt halkıyla savaşıyor. Medyanın ve TSK’nın sanki savaş olmuyormuş gibi davranmasına rağmen onlarca ölümün olduğu biliniyor.
AKP büyük bir kumar oynuyor, Suriye’ye yapılan son büyük saldırıda (yüksek güvenlik konseyinin bombalanması) Türkiye istihbaratının adı geçiyor. Nitekim muhaliflerin bu nitelikte bir saldırıyı yalnız başlarına yapamayacağı bilinmektedir. Ortadoğu’da emperyalizmin taşeronluğunu kaybetmemek için canla başla uğraşan AKP, Suriye’de etnik ve mezhepsel bir çatışmayı derinleştiriyor. Suriye rejiminin zayıf noktası olarak görülen bu noktaya dair yaptığı müdahaleler, içeride de Alevi-Kürt düşmanlığını yükseltiyor. Sağın tek partisi olma iddiasıyla da harmanladığı bu söylem nedeniyle gericilik toplumda giderek yükseliyor. Malatya’da Alevilere yapılan saldırının özeti kısaca budur. Devlet eliyle beslenen faşist saldırılar, katliama dönüşmenin evresine kadar getiriliyor; ancak toplumsal muhalefete adım attırmamaya yemin eden polis, Alevilere saldıran faşistlere bir damla biber gazı dahi sıkmıyor. Öte yandan Hatay Dörtyol’da AKP Gençlik Kolları başkanının arkadaşı için savcılar jet soruşturma açarak polisleri hizaya çekiyor. “Adalet” AKP mevzu bahis olduğunda çok hızlı ilerleyebiliyor!
Neresinden bakılırsa bakılsın AKP’nin emperyalizme tasmayla bağımlı dış politikası Türkiye’de iç savaş tehdidini doğuruyor/derinleştiriyor.
Sonuç
AKP yaz sürecinde elinde ne kadar kart varsa oynuyor. Ortadoğu’da bu kez de pastadan pay alamazsa ve bölgedeki siyasi gücü Kürtlere kaptırırsa krizlerinin çok daha büyüyeceğini biliyor. İçeride sağın tüm oylarını alabilmek adına Alevi-Kürt düşmanlığını örgütlüyor. En az oy aldığı kesim olan üniversitelilerden oy almanın yolu olarak da harçları kaldırmayı tercih ediyor. Eğitimde gerek YÖK reformuyla gerek 4+4+4’le kapsamlı bir piyasacı-gerici dönüşümün adımını atan AKP, halkların hayatlarını hiçe sayarak Ortadoğu’da savaşı körüklüyor. AKP olası bir bölgesel Kürt yönetimini tehdidine karşı içeride amansız bir savaş veriyor.
Ancak ne parasız eğitim yalanlarına, ne savaş çığırtkanlıklarına, ne gerici saldırılarına inanmıyoruz. Parasız eğitimin, tam bağımsız Türkiye’nin ve halkların kardeşliğinin ilk adımının ancak AKP’yi yenmekle mümkün olabileceğini çok iyi biliyoruz.
Üniversitelerimizi AKP’nin, gericiliğin arka bahçesi haline getirmek istemiyorsak, paralı eğitim uygulamalarına, yükseköğretim alanının sermaye doğrultusunda baştan aşağı değiştirilmesine izin vermek istemiyorsak şimdi işe koyulmanın tam zamanı.