Kovulan Dörtlü’ye giden yol: New York Şehir Üniversitesi’nde Filistin yanlısı mücadeleye yönelik baskılar – Olivia Wood
New York Şehir Üniversitesi’nde dört akademisyenin ihraç edilmesi ve bir öğrencinin uzaklaştırılması Filistin hareketine yönelik baskıların sadece son halkası. Bu kitlesel ihraçlara giden yol uzun zamandır örülüyor. Beş kişiye yöneltilen bu saldırı burada durmayacak. Eğer bu beş kişiyi hedef alabiliyorlarsa, herkesi hedef alabilirler. Bu yüzden şimdi ayağa kalkmak ve bu saldırılan karşısında dikilebilmek şart
New York Şehir Üniversitesi (CUNY) bünyesinde en az dört akademisyenin işten çıkarıldığı ve en az bir öğrencinin uzaklaştırıldığı bu süreç, öğretim üyeleri, idari personel ve yüksek lisans asistanlarının bağlı olduğu sendika PSC-CUNY’ye göre “tam anlamıyla ideolojik bir tasfiyeyi” andırıyor. İşten çıkarılan dört akademisyen, Brooklyn College’da (ve aynı zamanda görev yaptıkları diğer CUNY kampüslerinde) yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çalışıyordu ve tamamı Filistin yanlısı eylemlerde yer almıştı.
Uzaklaştırılan öğrenci ise, 2024 yılında CUNY genelinde kurulan Gazze Dayanışma Kampı’nın yapıldığı City College of New York’taki Filistin’e Adalet İçin Öğrenciler (Students for Justice in Palestine, SJP) kulübünün başkanı Hadeeqa Arzoo Malik. Malik, bir yıl boyunca tüm CUNY kampüslerine girmekten men edildi. Geri döndüğünde ise öğrenci kulüplerine katılması yasak olacak.
CUNY’deki aktivistler, görevden alma ve uzaklaştırmaların, CUNY Rektörü Félix Matos Rodríguez’in yakında Temsilciler Meclisi Eğitim ve İşgücü Komitesi’nde vereceği ifadeyle bağlantılı olduğuna inanıyor. “Yükseköğretimde Antisemitizm: Akademisyenlerin, Fonların ve İdeolojinin Rolü” başlıklı bu oturumda Rodríguez, Georgetown Üniversitesi ve California Üniversitesi, Berkeley yöneticileriyle birlikte konuşacak. Daha önce benzer başlıklarla yapılan oturumlarda, Filistin yanlısı faaliyetlere katıldıkları gerekçesiyle pek çok öğrenci ve çalışan hakkında disiplin işlemleri uygulanmıştı. Söz konusu oturum, 15 Temmuz Salı sabahı yapılacak. [Yazı 14 Temmuz’da yayımlandı, Ç.N.]
Ama bu son gelişmeler, CUNY’deki Filistin hareketine yönelik baskıların sadece son halkası. Bu kitlesel ihraçlara giden yol uzun zamandır örülüyor. Şimdi 2011’e, Brooklyn College’da bir öğretim görevlisinin Filistin’e dair görüşleri nedeniyle işten çıkarıldığı ve New York Polis Departmanı’nın (NYPD) Müslüman öğrencileri gizlice izlediği döneme dönelim. Bu anlatı her olayı kapsamasa da bugünkü baskıların altyapısını kuran başlıca adımları haritalandırmayı amaçlıyor. Aynı zamanda bir uyarı: Beş kişiye yöneltilen bu saldırı burada durmayacak. Eğer bu beş kişiyi hedef alabiliyorlarsa, herkesi hedef alabilirler. Bu yüzden şimdi ayağa kalkmak ve bu saldırılan karşısında dikilebilmek şart.
2011: Müslüman öğrencilere NYPD gözetimi ve Kristofer Petersen-Overton vakası
Ocak 2011’de CUNY doktora öğrencisi ve Brooklyn College sözleşmeli öğretim görevlisi Kristofer Petersen-Overton, resmi olarak sözleşmesini imzalamasından yalnızca iki gün sonra işten çıkarıldı. Nedeni, Brooklyn College Rektörü’ne, geçmişteki Filistin destekçisi yazılarını ve ders içeriğini şikayet eden Eyalet Meclisi üyesi Dov Hikind’in baskısıydı.
Üniversite, Petersen-Overton’ın görevden alınmasının yapılan şikâyetle ilgisi olmadığını, bu kararın kendisinin doktora derecesine sahip olmaması nedeniyle alındığını iddia etti. Ancak Brooklyn College Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı, geçmişte doktora derecesi olmayan pek çok kişinin yüksek lisans düzeyindeki dersleri vermek üzere işe alındığını belirtti.
Sendika gazetesinde yer alan bir habere göre, birkaç gün sonra Petersen-Overton yeniden göreve getirildi. Bu geri adımda “yoğun bir mektup kampanyası ve bölümün ortak tutumu” etkili oldu. CUNY Graduate Center’daki sınıf arkadaşları da kendisi için bir destek eylemi organize etmişti, ancak Petersen-Overton bu eylem gerçekleşmeden önce görevine geri döndü.
Aynı yılın ilerleyen dönemlerinde, “Melike Ser” veya “Mel” takma adını kullanan NYPD’ye bağlı sivil bir polisi, öğrenci olmamasına rağmen Brooklyn College İslami Topluluğu’nun toplantılarına katılmaya başladı. İslam dinine geçmek istediğini ve inanç hakkında daha fazla şey öğrenmek istediğini söyleyen bu polis, topluluk tarafından düzenlenen birçok toplantıya ve tanıştığı Müslüman öğrencilerle birlikte diğer etkinliklere katıldı.
NYPD, ajanın faaliyetine 2012’de son verdiğini iddia etti. Ancak öğrenciler onu en az 2014’e kadar etkinliklerde gördüklerini söyledi. Hatta bir öğrencinin düğününde nedime bile oldu. Kimliği, 2015’te bir bombalama planının deşifre edilmesinde yer almasıyla ortaya çıktı.
Onun faaliyetlerini anlatan Watched adlı kısa belgesel, bu gizli gözetimin Müslüman öğrenci topluluğunda yarattığı psikolojik etkileri ortaya koydu: Siyasi düşüncelerini ifade etme korkusu, paranoya, yeni üyelerden şüphelenme ve güvensizlik duygusunun arkadaşlık ilişkilerine zarar vermesi.
Brooklyn College mevcut başkanı Michelle Anderson (gözetim sırasında görevde değildi), bu tür bir gözetimin okulun misyonuna aykırı olduğunu belirtti. Ancak öğrencilerden resmi bir özür dilenmedi ve Anderson, belgesel gösteriminin ardından düzenlenen soru-cevap kısmına katılmadı.
2014: Brooklyn College, SJP’den “güvenlik ücreti” istedi
Şubat 2014’te Brooklyn College, kulüplerin mesai saatleri dışındaki etkinlikleri için güvenlik masrafı ödemesini gerektiren yeni bir düzenleme açıkladı. Bu ücretlendirme her duruma göre ayrı ayrı değerlendirilecekti. Ertesi ay okul, SJP’ye bir kitap söyleşisi etkinliği için 400 dolarlık güvenlik ücreti ödemesi gerektiğini bildirdi. Palestine Legal’a göre, okul bu düzenlemeyi ekim ayının başlarında iptal edene kadar, bu ücreti ödemesi istenen tek öğrenci kulübü SJP gibi görünüyordu.
2016: Tüm SJP’leri askıya alma girişimi, BDS kara listesi
İki yıl sonra, Şubat 2016’da, Amerika Siyonis Örgütü (Zionist Organization of America), CUNY rektörüne ve mütevelli heyetine bir mektup yazarak, CUNY’de başta SJP kulüpleri ve bazı öğretim üyeleri olmak üzere yaygın bir antisemitizm olduğunu iddia etti. Mektupta tüm SJP kulüplerinin askıya alınması talep edildi.
Rektör, bu iddialarla ilgili bir soruşturma başlattı. Soruşturma, bazı SJP etkinliklerinde antisemitik ifadelerin kullanıldığına kanaat getirdi; ancak bu yorumların SJP üyeleri tarafından yapıldığına veya örneğin 2015’teki Milyon Öğrenci Yürüyüşü gibi halka açık etkinliklerde bu yorumları yapan kişilerin CUNY öğrencisi olduğuna dair bir kanıt bulunamadı. Rapor, SJP kulüplerinin askıya alınmasına karşı çıktı ancak okul yöneticilerinin, rahatsız edici buldukları konuşmaları kınamasının öğrencilerin Anayasal ifade özgürlüğü haklarını ihlal etmeyeceğini belirtti.
NYC-SJP (Within Our Lifetime hareketinin öncülü olan öğrenci kulüpleri koalisyonu), antisemitizmi kınasa da bunu anti-Siyonizmden ayırarak tanımladı ve CUNY yönetiminin kampüste son dönemde yaşanan İslamofobik olayları kınamaktaki yetersizliğine dikkat çekti. Bu olaylar arasında yürüyüş sırasında Hunter SJP üyesi Yahudi bir öğrenciye yönelik antisemit bir saldırı da vardı; bu saldırı, İsrail yanlısı karşı protestocuların öğrencinin Yahudi kimliğini aşağılaması şeklinde gerçekleşmişti.
Aynı yıl, New York Eyalet Meclisi birkaç BDS (Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar) karşıtı yasa tasarısını değerlendirdi ancak bunlar reddedildi. Bunun üzerine dönemin valisi (ve şu anda New York Belediye Başkanlığı’na aday olan) Andrew Cuomo, bir yürütme emriyle “BDS kara listesi” oluşturdu. Bu emre göre, İsrail’i boykot ettiği tespit edilen kuruluşlara eyalet fonu sağlanmayacaktı. Söz konusu kara liste hâlâ yürürlükte ve 3 Haziran 2025 itibariyle 11 kuruluşu içermektedir.
2020-2022: CUNY Hukuk Fakültesi öğrencilerine, öğretim üyelerine ve sendikaya yönelik saldırılar
Hunter College’da öğrenci iken NYC-SJP’nin kurucu üyelerinden olan Nerdeen Kiswani, daha sonra CUNY Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu ve burada Filistin için örgütlenme çalışmalarına devam etti. Eylül 2020’de Kiswani, İsrail yanlısı propagandayı yaymak amacıyla İsrail devletiyle yakın çalışan kişiler tarafından geliştirilen BDS karşıtı bir uygulama üzerinden organize edilen bir karalama kampanyasının hedefi hâline geldi.
2022 yılında Kiswani mezuniyet konuşmacısı olarak seçildiğinde, CUNY Hukuk Fakültesi dışarıdan gelen tepkilere yanıt olarak konuşmasını web sitesinden kaldırdı ve içeriğini kınadı. Aynı durum, 2023’te mezuniyet konuşmacısı seçilen, Within Our Lifetime üyesi ve Filistin yanlısı bir aktivist olan Fatima Mousa Mohammed için de yaşandı. Her iki kadın da o tarihten bu yana Siyonist örgütler, kişiler ve seçilmiş yetkililer tarafından örgütlenen tacizlere ve tehditlere maruz kalmaya devam ediyor.
2021 yılında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında yaklaşık 260 Filistinli hayatını kaybetti. Bunların yaklaşık yarısı sivil, 60’ı ise çocuktu (İnsan Hakları İzleme Örgütü verilerine göre). Bu saldırılara tepki olarak, CUNY bünyesindeki öğretim üyeleri, çalışanlar ve yüksek lisans asistanlarını temsil eden sendika PSC–CUNY (Professional Staff Congress – CUNY), İsrail devletinin gerçekleştirdiği “Filistinlilere yönelik katliamını” kınayan ve sendikanın BDS hareketine destek vermesini öngören bir karar taslağı sundu.
Bu karar sendikanın delege meclisinde kabul edilmedi. Ancak, BDS desteğini içermeyen, sadece saldırıyı kınayan ve BDS hakkında bölüm bazında tartışmalar yürütülmesini öneren alternatif bir karar geçti. Bu kararı destekleyen bazı akademisyenler daha sonra, Filistin destekçilerini fişleyen Canary Mission adlı internet sitesine eklendi. Bu site daha sonra ABD İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) tarafından uluslararası öğrencileri tespit etmek ve vizelerini iptal etmek amacıyla kullanıldı.
Kararın kabulünden sonra, beş akademisyen sendikadan istifa etti ve sendikanın New York Eyaleti’nde bir toplu sözleşme biriminin temsiliyet hakkına karşı çıkan bir dava açmak için sendika karşıtı örgütlerle iş birliği yaptı. Bu akademisyenler yalnızca PSC üyeliğini reddetmekle kalmadı, aynı zamanda sendika sözleşmesinin kendi ücret, yan haklar, iş güvencesi ve çalışma koşullarına uygulanmasını da istemediklerini savundular. Eğer bu dava başarıya ulaşsaydı, kamu sektöründeki sendikaların üyelerini temsil etme ve haklarını savunma kapasitesi ciddi biçimde zayıflayacaktı. Neyse ki, ABD Yüksek Mahkemesi davayı görüşmeyi reddetti.
2023’ten günümüze: Teşhir, şiddet, gözaltılar ve işten çıkarmalar
Gazze’deki soykırımın başlaması, ABD’de ve dünyada Filistin yanlısı hareketin yeniden canlanmasına yol açtı. CUNY’de öğrenciler ve akademisyenler birçok etkinlik örgütledi ya da hali hazırdaki etkinliklere katıldı. Forumlar, yürüyüşler ve mitingler yapıldı.
Bu mitinglerin birinde, 13 Ekim 2023’te, New York Belediye Meclisi üyesi Inna Vernikov, bir Siyonist karşı eyleme görünür şekilde silahıyla katıldı. New York eyalet yasalarına göre protestolarda silah taşımak yasaktır. CUNY öğrencileri için silahlı bir kamu görevlisinin –üstelik öğrencilerin bir kısmını da temsil ettiği varsayılan birinin– protestolarına silahıyla gelmesi açık bir tehdit anlamına geliyordu. Ancak Vernikov’un silahı, polis tarafından delil olarak el konulmak yerine eve götürmesine izin verildikten sonra mahkemeye sunuldu ve kullanılamaz olduğu gerekçesiyle suçlamalar düşürüldü.
O günden sonra Vernikov, CUNY’de Filistin hareketine katılan topluluk üyelerine yönelik saldırıları açıkça teşvik eden bir figüre dönüştü. Bu süreçte, “Kovulan Dörtlü” olarak anılan akademisyenlerden birinin kovulmasını talep etti ve 8 Mayıs 2025’te Brooklyn College’da düzenlenen Filistin yanlısı protestoya katılan akademisyenlerin cezalandırılmasını isteyen bir mektuba imza attı.
14 Kasım 2023’te, sağcı Accuracy in Media adlı bir örgüt tarafından finanse edilen bir billboard kamyonu, Hunter College kampüsünün çevresinde dolaşmaya başladı. Kamyonun ekranında bazı öğrenci ve akademisyenlerin fotoğrafları ve isimleri yer alıyordu, altlarında ise şu yazıyordu: “CUNY’nin önde gelen antisemitleri”. Aynı örgüt, hedef alınan bireyler hakkında kişisel bilgilerin yayımlandığı internet siteleri de kurdu.
2024 yılı başlarında, Hunter College’daki Filistin Dayanışma İttifakı (Palestine Solidarity Alliance, PSA) adlı öğrenci kulübü, ABD Eğitim Bakanlığı’na bir şikâyette bulundu. Bu şikâyette okulun, 7 Ekim sonrası İsrailli can kayıplarını anarken Filistinli ölümleri ve yaralıları anmaktan kaçındığı, PSA üyelerinin maruz kaldığı iftira ve tacizlere karşı korunmadığı ve billboard kamyonuna müdahale edilmediği belirtildi. Ayrıca okul, öğrencilerin düzenlediği “Israelism” adlı belgeselin gösterimini iptal etti ve daha önce onaylanmış olan Filistin çalışmaları alanında akademisyen arama süreçlerini de durdurdu.
2024 yılı içinde, John Jay College ve Hunter College’da iki yarı zamanlı akademisyen, sosyal medyada Filistin’e destek veren paylaşımları nedeniyle gelen şikâyetlerin ardından işten çıkarıldı. Aynı dönemde, Queens College’da Gazze’deki soykırımı dersinde işlediği gerekçesiyle başka bir akademisyenin işine son verilmesi için kampanya başlatıldı. Bu öğretim üyesi görevine devam etti, ancak Kongre üyesi Ritchie Torres tarafından adı ve e-posta adresi kamuoyuyla paylaşıldı ve bu da onu daha fazla taciz ve hedef göstermeye açık hâle getirdi.
30 Nisan 2024’te, City College’da kurulan Gazze Dayanışma Kampı polis tarafından dağıtıldı; 170’ten fazla kişi gözaltına alındı ve polis saldırısı sonucu yaralanmalar yaşandı. Kamp dağıtıldıktan hemen sonra okul, özel güvenlik firması ile anlaştı. Tüm girişlerde kimlik kontrolü yapılmaya başlandı. Aradan geçen 14 ayda City College, hâlâ çevre mahallelerden çitlerle izole edilmiş durumda, bu da baskı sürecinin ciddiyetini ve okul yönetiminin kampüsü istediği anda askeri disipline sokabilme kapasitesini gösteriyor. O gece gözaltına alınan sekiz kişi –CUNY 8 olarak biliniyorlar– hâlâ ağır suçlardan (felony burglary) yargılanıyor.
Soykırımın başlamasından kısa bir süre sonra, Vali Kathy Hochul, CUNY’deki antisemitizm iddialarını araştırmak üzere bir soruşturma başlattı. Ekim 2024’te yayımlanan Lippman Raporu, antisemitizmin (raporda İsrail eleştirisi de bu kapsamda değerlendiriliyor) CUNY’de yaygın olduğunu öne sürdü ve buna karşı 13 öneri sundu. Öneriler arasında şunlar vardı:
- Antisemitik eylemleri değerlendirirken, “İsrail ile Yahudi Halkı arasındaki ilişki”ye öncelik verilmesi,
- Kampüs protestolarına polis çağırma konusunda daha istekli olunması,
- CUNY bileşenlerine karşı daha sert disiplin cezaları uygulanması.
Ayrıca, CUNY Graduate Center’daki Doktora ve Lisansüstü Öğrenciler Konseyi (DGSC) liderleri, öğrenci kulübü fonlarının dağılımında BDS’yi desteklemeleri nedeniyle soruşturma altına alındı. Üniversite yönetimi, konseyin e-posta listesinin denetimini eline aldı ve öğrenci etkinliklerinin planlanması ile fonlamaya yönelik yeni kısıtlamalar getirdi.
CUNY’deki bazı uluslararası öğrencilerin öğrenci vizeleri iptal edildi. Resmî olarak bu iptallerin öğrencilerin Filistin yanlısı faaliyetleriyle ilişkili olduğu belirtilmese de, göçmen öğrencilerin ICE (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza) tarafından gözaltına alınmasına dair süren bir davada ortaya çıkan bilgilere göre, ABD İç Güvenlik Bakanlığı’nın bu tür vize iptallerinde öğrencilerin yürüttükleri mücadele nedeniyle hedef alınıyordu.
24 Nisan 2025’te, City College öğrencileri bir yıl önce kampın kurulduğu avluyu kısa süreliğine işgal etti. Ancak kısa sürede bir binanın önündeki “ifade özgürlüğü alanına” zorla yönlendirildiler ve ardından kampüsten tamamen çıkarıldılar. Kapıların dışına çıktıklarında, en az bir güvenlik görevlisi öğrencileri biber gazı ile hedef aldı.
8 Mayıs 2025’te, Brooklyn College’da öğrenciler tarafından düzenlenen ve öğretim üyelerinin de katıldığı Filistin yanlısı protestoya polis kampüse girerek saldırdı. Öğrenciler gözaltına alındı, darp edildi ve elektroşok silahıyla vuruldu. Protesto sonrasında, “Kovulan Dörtlü” olarak bilinen dört akademisyen görevden alındı. Bu durum, 8 Mayıs’taki öğrenci-akademisyen dayanışmasının cezalandırıldığı izlenimini yarattı. Ardından dokuz Belediye Meclisi üyesi, protestoya katıldığı iddia edilen akademik ve idari personelin soruşturulmasını talep eden bir mektuba imza attı.
Kovulan Dörtlü’yü ve öğrenci aktivistlerini korumanın aciliyeti
Bu kısa tarihsel özetin de gösterdiği gibi, CUNY’de -özellikle Brooklyn College’da- Filistin’i savunan öğrenci ve akademisyenlere yönelik saldırılar yeni değil. Ancak zamanla bu saldırılar ciddi şekilde artış gösterdi. 2011’de görevden alınmasının ardından hızla geri dönen Kristofer Petersen-Overton’un aksine, 2025’te Kovulan Dörtlü hâlâ işlerine geri dönmek için mücadele veriyor. Üstelik bugün, üniversitelerin “sert önlemler alması” yönünde hükümetin en üst kademelerinden gelen yoğun baskıların olduğu bambaşka bir siyasal ortamdayız.
Filistin’le dayanışma içinde yükselen dünya çapındaki öğrenci hareketi ve özellikle Demokratların tabanında Filistinlilere yönelik artan kamuoyu sempatisi, federal, eyalet ve şehir yönetimlerinde süregelen iki partili İsrail yanlısı mutabakat açısından ciddi bir ideolojik meydan okuma oluşturuyor. Eskiden sorgusuz sualsiz kabul gören İsrail desteği, bugün soykırıma karşı yükselen bu güçlü hareketle birlikte sorgulanmaya başlandı. Bu durum, örneğin ABD Kongresi’ndeki bu baskıcı oturumlar gibi yeni saldırıların zeminini de hazırlıyor.
Federal araştırma fonlarına, öğrenci kredilerine, öğrenci vizelerine ve belgesiz göçmenlere yönelik saldırılar; Filistin hareketine, sendikalara, eyaletlere yapılan mali desteklere (ki bu destekler kamu üniversitelerini doğrudan etkiler), ifade özgürlüğüne ve çok daha fazlasına yönelen baskılar birbiriyle yakından bağlantılı. Bu nedenle CUNY emekçileri, öğrencileri, tüm yükseköğretim alanı ve örgütlü sol birlikte durmalı ve bu ihraçlara karşı var gücüyle mücadele etmelidir.
Eğer sırf politik görüşlerinden ötürü meslektaşlarımızın topluca işten atılmasına, öğrencilerin cezalandırılmasına sessiz kalırsak; gelecekte çok daha sert saldırılara kapı aralamış oluruz. Bugün CUNY’de en ağır saldırı Filistin hareketine yöneltilmiş olsa da, bu ihraçların yarattığı tehdit sadece bu hareketle sınırlı değildir.
Trump yönetimi ayrıca iklim bilimi, LGBTQ+ çalışmaları, kadın çalışmaları, siyahi çalışmaları, ırk ve ırkçılığa dair her türlü akademik alana; aynı zamanda Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi (PSL) ile Unión del Barrio gibi sol örgütlere karşı da sistematik bir saldırı yürütüyor. “Büyük Güzel Yasa” (Big Beautiful Bill) gibi düzenlemelerin eyalet bütçelerine olan etkisi de kamu üniversitelerini ciddi biçimde tehdit edebilir. Kovulan Dörtlü’yü savunma konusundaki kararlılığımız, bu gelecek mücadelelerdeki gücümüzü de belirleyecektir.
1940’lı yılların başında CUNY tarihinin karanlık sayfalarından biri olan Rapp-Coudert Komitesi duruşmalarını hatırlamalıyız. Bu eyalet komitesi, 500’den fazla akademisyeni siyasi faaliyetleri nedeniyle sorguya çekmiş; City College’da çalışan onlarca kişi, Komünist Parti ile bağlantılı oldukları ya da komiteyle işbirliği yapmayı reddettikleri için işlerinden atılmıştı. Bugün CUNY emekçileri henüz bu düzeyde bir baskıyla karşı karşıya değil, ancak bu tarihi unutmayarak ihraç edilen dört kişiyle dayanışma göstermeliyiz. Şimdi vereceğimiz mücadele, hem bu dört kişinin hem de uzaklaştırılan öğrencinin geri dönmesini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda gelecekteki saldırılara karşı da hepimizi koruyacaktır.
Bu mücadele yalnızca Kovulan Dörtlü’ye, uzaklaştırılan öğrenciye ya da Filistin hareketinin destekçilerinin mücadelesi değildir. Bu, CUNY’deki her bir öğrenci ve emekçinin mücadelesidir. İlk adım, olup biteni yaygınlaştırmak; tüm üniversite topluluğunu haberdar etmek ve öğrenci/çalışan örgütlerinde atılacak adımları tartışmaktır. Sendikamız bugün düzenlenen basın açıklaması gibi etkinlikleri organize etmenin ötesine geçmeli, tabanda da örgütlenmelidir. Her sendika şubesi bu yaz acil toplantılar yapmalı, Kovulan Dörtlü’nün geri alınması ve soykırıma karşı sesini yükselttiği için cezalandırılan herkesin yeniden üniversiteye dönmesi için örgütlenmelidir.
CUNY mezunu Assata Shakur’un dediği gibi:
Özgürlüğümüz için mücadele etmek görevimizdir.
Kazanmak görevimizdir.
Birbirimizi sevmemiz ve desteklememiz gerekir.
Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok.
* Olivia Wood, Left Voice’ta yazar ve editör olarak çalışmakta CUNY’de İngilizce dersleri vermektedir.
Orijinal spot: Filistin yanlısı faaliyetleri nedeniyle dört akademisyen işten çıkarıldı, bir öğrenci uzaklaştırıldı. Bu McCarthyci saldırı ise ifade özgürlüğüne, Müslüman öğrencilere ve Filistin hareketine yönelik önceki baskıların ardından geldi. Artık bir sınır çekmenin zamanı: CUNY’de baskıya daha fazla geçit yok!
[Left Voice’ta yer alan İngilizce orijinalinden Şimal Civelek tarafından Sendika.Org ve universiteli.org için çevrilmiştir. Eş zamanlı olarak Sendika.Org’ta da yayımlanmaktadır.]