Kolektif’in Sesi | Kayyumlardan, tarikatlardan, AKP’den alacaklıyız, alacağız!

“İhracat akademisi, alanında uzman ihracatçılar yetiştirmek amacıyla Türkiye ekonomisine katkı sağlamayı hedefliyor. Bunu da önde gelen şirketlerin üniversitelerde seminerler vermesi, istihdam olanakları yaratması, staj imkanları sunmasıyla temelini sağlama alıyor. Devlet-sermaye işbirliğiyle üniversite sermayedarların cepleri için kullanılıyor, üniversiteliler egemenlerin krizi için seferber ediliyor.”

Mücadele dolu yeni bir döneme merhaba,

Dünyada emperyalist güç savaşları sürüyor, faşist hareketler büyüyor, erkek egemen sistem kıskacını daraltıyor, ekonomik kriz ülkemizde ve dünyanın genelinde etkisini arttırıyor. Tüm bunların karşısında örgütlü mücadeleyi yükseltmek için üniversiteliler yeni bir döneme giriyor. Hazırsanız başlayalım.

Emperyalizmin hegemonya krizi yükseliyor. Rusya-Ukrayna savaşında ABD’nin Ukrayna’ya tam desteğinde olduğu gibi hegemonya için güç savaşları tablosu bugün Ortadoğu topraklarında devam ediyor. Hegemonik güç olabilmek için rekabet kızışırken bu krizin bir göstergesi de yıllardır soykırıma karşı tüm gücüyle kurtuluş mücadelesini büyüten Filistin halkının iradesinin bastırılamayışıdır. Filistin halkı, hastanelerden okullara kadar saldırılarını devam ettiren emperyalizme ve Siyonizme karşı halk mücadelesinin gerçekliğini bizlere tekrardan hatırlatıyor. Bu krizi fırsat bilen AKP faşizmi de bir süredir ince bir ipin üzerinde ikili pozisyonunu koruyordu. Ancak 2026 NATO zirvesinin Türkiye’de yapılma kararı ile birlikte ültimatomu da aldı. NATO Zirvesi; Türkiye’nin, dünyadaki savaşlar açısından nasıl bir pozisyonda olduğunu da gözler önüne serecek.

Dünyada olup biten savaşlar, hegemonya krizleri, ekonomik bunalımların arkasında AKP iktidarı da, neoliberal politikalar sermayedarların cebini doldurmada tıkanıklık yaşadığı için hazinedeki nöbet sırasını Mehmet Şimşek’e verdi. Mehmet Şimşek’in; geldiği an itibariyle oluşturduğu Orta Vadeli Programı, “kamuda tasarruf” lafızları altında ekonomik dengeyi sağlayacağını iddia ediyor. Ancak gri listeden çıkmayı da başararak dış kaynak girişlerini hızlandırmak isteyen Mehmet Şimşek, yabancı sermayeye faiz ödemeleri yapıp halkın kemerinde bir delik daha açacağı için ekonomik denge bir hayal ürünü olacak. Anlaşılacağı üzere Mehmet Şimşek’in güzide programı “kamuda tasarruf”; sermayedarların cebini kabartmayı hedeflerken, daha da yoksullaşanlar yani bizim için barınmadan eğitime nitelikli ve parasız olması gereken tüm kamusal haklarımıza göz dikilmesi anlamına geliyor. Yeryüzü; dakika başına 23 bin TL bütçesi olan Saray giderlerinden değil de, bizim yaşamımızdan, eğitimimizden, sağlığımızdan, barınmamızdan tasarruf eden iktidar tarafından yaşanılamayacak bir hale çevriliyor.

Tabii tüm bunlar olurken üniversitede de bir yenilik şart olmuştu: İhracat Akademisi. Ticaret Bakanlığı, YÖK ile “İhracat Akademisi” protokolünü imzalayarak Mehmet Şimşek’in ekonomi politikalarını üniversite desteğiyle de sürdürmeyi imzalarla garanti altına aldı. İhracat akademisi, alanında uzman ihracatçılar yetiştirmek amacıyla Türkiye ekonomisine katkı sağlamayı hedefliyor. Bunu da önde gelen şirketlerin üniversitelerde seminerler vermesi, istihdam olanakları yaratması, staj imkanları sunmasıyla temelini sağlama alıyor. Devlet-sermaye işbirliğiyle üniversite sermayedarların cepleri için kullanılıyor, üniversiteliler egemenlerin krizi için seferber ediliyor.

Faşizm saldırılarını büyütüyor

Türkiye’de isyanları, direnişleri içeren siyasal atmosfer ne şimdi egemenlerin çıkarına uygun ne de gelecek dönemde NATO çıkarlarına uygun olacak. Dolayısıyla AKP faşizmi bu atmosferin tam ortasındaki konumunu isyanları bastırarak, direnişlere sert polis saldırıları uygulayarak kullanıyor. Yaşadığı bu krizleri, rant uğruna doğayı talan ederek, işsizliği ve yoksulluğu derinleştirerek, kadın düşmanlığını ve nefret söylemlerini arttırarak, dinci gericiliği yayarak aşmaya çalışıyor. Kutsal aile-cemaat işbirliği ile çocuklar katlediliyor, katiller korunuyor; doğasını savunan köylüler AKP destekli sermaye tarafından katlediliyor, tutuklanıyor.

AKP’nin gençliğimizden çaldığı, haklarımızdan yediği sürecin üniversiteye yansıması ise zamlar, kayyumlar, okumak için çalışmak zorunda kalanlar oldu. Yeni yurtlar açmak yerine kapasite arttırmaya giden KYK yurtlarıyla daha da niteliksizleşen yaşam koşullarının alternatifi fahiş kira ücretleri olunca barınma hakkımız ulaşılmaz bir hale geliyor. KYK burs/kredisinin; yemekhanelerimize yapılan %200’e, ulaşıma yapılan %100’e yakın, yurt ücretlerine yapılan %50 zam ile birlikte hesabımıza girmesiyle çıkması bir oluyor. Daha üniversite sıralarındayken borçlanmaya mecbur bırakılıp, geçinebilmek için okurken çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Parasız, yeterli ve nitelikli olması gereken barınma, beslenme, ulaşım gibi kamusal haklarımız, yaşamlarımızı kar uğruna şirketlere satan AKP tarafından sermayedarların inisiyatifine devrediliyor.

Yeni dönem hoş geldi(!)

Toplum için bilim üretim merkezleri olan üniversitelerimizde, sermaye için bilgi üretiliyor. Özellikle sanayi ve savaş politikalarında üniversitenin bilgisini kullanmak için dönem açılmadan önce Erdoğan tarafından atanan kayyum rektörler de özgeçmişleriyle bunun için getirildiklerini açıkça gösteriyor. İTÜ’de yeni kayyum rektör TÜBİTAK Başkanı Hasan Mandal, ODTÜ’de yeni kayyum rektör Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Ahmet Yozgatlıgil, sermayenin kar elde etmesi için Erdoğan’ın üniversitelerdeki kuklaları olacak.

Eğitimden barınmaya, barınmadan ulaşıma tüm bu saldırılar özerk-demokratik üniversite mücadelesini zorunlu kılıyor. Alacaklı olduğumuz sermayedarlar, iktidar, kayyumlar; alacağımız kamusal haklarımız var. Bizim olanlar için söz hakkının da bizde olması gerektiğinin farkına varma zamanı. Gasp edilen haklarımız, talan edilen yaşamlarımız, gençliğimiz için bizler “Alacaklıyız, Alacağız!” diyoruz. Peki ya sen?