Kayyum rektörünüzle tanışın: Mustafa Berktaş (İzmir Bakırçay Üniversitesi)

Özerk demokratik üniversite mücadelesine yönelik en temel saldırılardan biri olan kayyum rektör atamaları üniversitenin bütün bileşenleri atlanarak Erdoğan tarafından yapılıyor. Bu açık saldırı sermaye ve partiyarka için bilgi üretimi; aynı zamanda iktidarın kendi politikasının da üretimi ve sürdürülmesinin devamı için gençliğin kontrolünü sağlama çabasının en görünür hallerinden. 2017 yılından beri İzmir Bakırçay Üniversitesi kayyumluğunu sürdüren Mustafa Berktaş da bu saldırının bir numaralı faillerinden biri

İzmir Bakırçay Üniversitesi,

Hazır Bakırçay Üniversitesi’ne yeniden kayyum atanacağı netleşmişken eskisinin hâl vaziyetini teşhir etmenin, hem üniversitemizde okuyan ve okuyacak olan sıra arkadaşlarımıza karşı sorumluluğumuz, hem de yeni gelecek kayyumun da üniversiteliden kaçamayacağının bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. “Ferman sizin, üniversiteler bizimdir!” diyerek Kayyum Berktaş’ın görevi boyunca yaptıklarına birlikte bakalım:

  • 15 Ocak 2025’te iki mutfağı, sekiz odası ve yüzme havuzu da olan üç katlı bir villayı “rektörlük lojmanı” adı altında üniversite bütçesi ile kiraladığı ortaya çıktı. Üniversite bütçesini kullanarak kendisine bir “malikanecik” kiralayan Kayyum Berktaş kendini aklamak için yaptığı basın açıklamasında “Bir katın depo olarak kullanıldığı ve havuzun da arıza sebebiyle kullanılamadığını” söyleyerek üniversitenin bütçesini kullandığını itiraf etmiş oldu.  Sanıyoruz ki Kayyum Bektaş, üniversitelinin nitelikli eğitimi için ayrılan bütçeyle yaptırdığı villayı istediği gibi kullanamadığı için ona üzülmemizi bekliyor.
  • Kayyumun “malikanecik” rezaleti bu kadarla da kalmıyor. Kayyum Bektaş, kira sözleşmesi bitmesine ve Menemen Sulh Hukuk Mahkemesi’nin Kasım 2022’de verdiği tahliye kararına rağmen aylarca villayı boşaltmadı. Ev sahibi Hülya Bentürker’in yaptığı açıklamada yeni sözleşme yapmak istemediği için üniversite yetkililerinin “Baskı yaparsanız her şeyi sökeriz ve o evi size sadece düz duvar olarak veririz. Aklınızı başınıza alın” dediği de görülüyor. Üniversiteden çalan bir hırsız olduğu yetmezmiş gibi üniversitenin kurumsal kimliğini kullanarak tabiri caizse ‘dağdan gelip bağdakini de kovuyor’. İktidarın her aparatı gibi kendisine de sağlanan rahatlık sayesinde polisin, yargının ve üniversitenin idari organlarının, ÖGB’nin kendisini yaptığı her şeye rağmen kollayacağını bildiği için çalmaktan da tehdit etmekten de geri durmuyor. Yargı ise tabi ki kayyumun imdadına yetişti, habere erişim engeli getirdi.
  • Kayyum Berktaş’ın, tıp tahsili almış biri olmasına yani hukukçu olmamasına rağmen İzmir Bakırçay Üniversitesi’nde ‘Hukuk Fakültesi Dekanlığı’ da yaptığı görülüyor. Uzmanlık alanı olmayan bir fakültede, yalnızca birileri öyle uygun gördüğü için dekanlık görevini senelerce yürütebilme cüretini kendinde gören kayyumun ‘üniversitenin yeniden yapılandırılması’nı bahane etmesi de hak etmediği bir görev ve yetki makamında bulunuyor olduğunun itirafı niteliğinde.
  • İzmir Bakırçay Üniversitesinde, özellikle tarih ve hukuk topluluklarında kümelenmiş faşist ve gericilere yönelik desteği, topluluğun usule aykırı hareketlerine göz yumması, özellikle bu iki topluluğun her etkinlik ve hareketine izin verip mali destek sağlaması ve iş diğer topluluklara gelince bizzat rektörlük ve SKS eliyle her tür engellemenin gerçekleştirilmesi de bize ait alanlarda bize yönelik saldırılarını göz önüne seriyor.
  • Üniversiteli zaten barınamaz, geçimini sağlayamaz iken üstüne kendi kampüsünün sermayeye peşkeş çekildiğini bir kez de İzmir Bakırçay Üniversitesi’nde gördü. Gelen tüm tepkilere rağmen İzmir Bakırçay Üniversitesi merkez yerleşkenin K Bloğunda ‘Coffy’ isimli zincir kafenin açılmasına izin veren kayyum Berktaş, bizzat kendi ağzıyla “birkaç tane daha kafenin açılabileceğini” de söyledi.
  • Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in katledilmesi sonrasında kampüs içinde öğrencilerin düzenlemek istediği eylemlere ÖGB yoluyla müdahale etti. Slogan atan arkadaşlarımız susturuldu ve dövizler kampüse sokulmadı. Bu duruma tepki artınca slogan, pankart ve dövizin yasak olduğu “sessiz oturma eylemi”ni ortaya attı.
  • 19 Mart ile başlayan isyan dönemi boyunca eylemlere katılan ve eylem çağrısı paylaşan, afişleme ve sticker gibi çalışmalar yapan arkadaşlarımıza ÖGB yoluyla çektirdiği eziyete ayrı bir başlık açılmalı. Üniversite dahilinde olmayan bölgelerde bile jandarma ve ÖGB yoluyla afişleme ve sticker çalışması yapan arkadaşlarımızı yönetmeliğe aykırı şekilde sorguya çeken Kayyum Berktaş, üstüne arkadaşlarımızı “eğitim hayatlarını bitirmekle” tehdit etti.Arkasında iktidarın, yargının ve üniversitenin idari birimlerinin desteğini sürekli göreceği için bunu tekrarlamaktan da kaçınmayacak.
  • İktidar ile çok yakın bağı bulunduğunu da bildiğimiz kayyum Berktaş’ın Erdoğan’ın önünde eğilip bükülerken verdiği pozları bulmak da çok zor değil.

İzmir Bakırçay Üniversitesi,

  • Dinci gerici yayınları ile bilinen Ülke TV’de, ‘Genç Vizyon’ isimli programa konuk oldu. Kayyumluğunu unutmuş olacak ki bizler adına, sanki bizim tercihimizle oradaymış gibi “görev üstlenmekten” söz etmesi yetmedi; gençliği dinci-gerici ve faşist propaganda ile zehirleme ve sermaye için bilgi üretme amacının bir aparatı olduğunu itiraf edercesine üniversiteden mezun olanlar için “tezgaha konan ürünler” şeklinde bahsetmekten de geri durmadı.
  • İktidar tarafından ‘Yeni Anayasa Buluşmaları’ adı altında düzenlenen programda Binali Yıldırım İzmir Bakırçay Üniversitesi’ne geldi. Programa öğrenci katılımı küçük bir liste ile kısıtlı tutuldu ve üniversite öznelerinin bu konuda tepki koyması ÖGB saldırısıyla engellendi.
  • Hukuk üzerine tahsili olmayan, İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesinden mezun Binali Yıldırım, programda bulunan akademisyen, hukukçu ve öğrencilere “Hukuk Devleti” anlatacak kadar cüretkardı. Hukuka verdiği değer üzerine tahsili olmayan bir fakültede dekanlık yapmış olmasından belli olan Kayyum Berktaş, kendi koydukları kanunlara bile uymayan bir iktidar mensubunun bu anlatıyı yapmasından oldukça memnun olmuş olacak ki salona girmek isteyen öğrencileri de soru sormak isteyen öğrencileri de engelledi.

Bugüne kadar yaptıkları hiçbir şey bizi korkutmadı. Ne ÖGB, ne üniversitenin idari birimleri ne de polis ve yargı yoluyla yaptıkları hiçbir saldırı da bizi durdurmayacak. Özerk-demokratik üniversite mücadelemiz sürecek. Üniversitenin gerçek özneleri olarak iktidarın üniversiteye yönelik müdahalelerine, kayyumlara karşı hep birlikte mücadele edelim. Hayalimiz ve hakkımız olan üniversiteyi beraber kuralım.

Unutmayın, kayyumlar gidecek biz kalacağız!