İstanbul Üniversitesi öğrencisi Şimal Civelek yazdı: Kontenjanlar neden azaltıldı

2025 yılında, 2024’e kıyasla lisans programlarında 53 bin 489, ön lisans programlarında ise 137 bin 90 kontenjan azaltıldı. Bunun 28 bin 947’si yalnızca eşit ağırlık programlarına ait. Bu azaltılmanın yapıldığı esnada vakıf üniversitelerinin kontenjanları büyük oranda korunuyor hatta bazı alanlarda artış gösteriyor. Bu azaltma ile iktidar, üniversitelileri iki seçeneğe yönlendirmek istiyor: Yüksek ücretli vakıf üniversitelerine ya da iktidarın açtığı içeriği belirsiz yeni bölümlere

Kontenjan,

2025 YKS sürecinde sınava giren aday sayısında dikkat çekici bir azalma yaşandı. Geçen seneden yaklaşık 560 bin kişi daha az öğrenci sınava girdi. Bu durum ilk bakışta, üniversiteye yerleşme şansını artıracak gibi görünse de tablo hiç de öyle değil. Çünkü yükseköğretim kontenjanlarında da ciddi kesintiler yapıldı. Özellikle devlet üniversiteleri bu daralmadan en fazla etkilenen kurumlar oldu.

2024’e kıyasla Lisans programlarında 53 bin 489, önlisans programlarında ise 137 bin 90 kontenjanın azaltıldı. Bunun 28 bin 947’si yalnızca eşit ağırlık programlarına ait. Bu düşüşün en çarpıcı örneklerinden biri, devlet hukuk fakülteleri. Önceki yıllarda 4.000’in üzerinde öğrenci alan bu programlar, bu yıl kontenjanlarını yarıya yakın oranda daralttı. Benzer şekilde İşletme, Siyaset Bilimi, Kamu Yönetimi gibi geleneksel ve yüksek talep gören bölümlerde de ciddi azalmalar yaşandı.

Bu azalma, yalnızca sınava giren aday sayısının düşmesiyle mi ilgili? Yoksa daha yapısal bir yönlendirme mi söz konusu?

Kontenjan azalması, teknik nedenlerle açıklanmaktan uzak. Çünkü aynı dönemde, vakıf üniversitelerinin kontenjanları büyük oranda korunurken hatta bazı alanlarda artış gösterirken, devlet üniversitelerinin nitelikli bölümleri azaltıldı. Bu durum, kamusal eğitimin daraltılıp özel yükseköğretimin teşvik edildiği bir yönelime işaret ediyor.

Ayrıca YÖK’ün ve TÜBİTAK’ın son dönemde öncelikli alan ilan ettiği yapay zeka, savunma sanayi, finans teknolojileri gibi sektörlere dönük programlar hızla açılırken, bu bölümlere ciddi bütçeler ve ayrıcalıklar tanınıyor. Buna karşılık, eleştirel sosyal bilimler alanındaki bölümler özellikle kamu hukuku, siyaset bilimi, ekonomi vb.alanlar kontenjan daraltma ve işlevsizleştirme kıskacına alınıyor.

Yükseköğretimde piyasa temelli neoliberal dönüşümün yeni bir aşamasına işaret ediliyor. Devlet üniversitelerindeki kontenjanların azaltılması, üniversitelileri ya yüksek ücretli vakıf üniversitelerine, ya da içeriği belirsiz iktidarın açtığı yeni bölümlere yönlendiriyor. Borçlandırılarak eğitime erişebiliyoruz.

İktidar, yalnızca borçlandırarak üniversitelileri sisteme mecbur bırakmıyor. Temmuz ayında Erdoğan, 4 farklı üniversitede 14 bölümün ve enstitünün kapatıldığını, 10 üniversitede ise yeni enstitüler açıldığını duyurdu. İktidar bu adımıyla, üniversiteleri ve içerisindeki üretilen bilgiyi de sisteme uygun hale getirmeye çalıştığını tekrar göstermiş oldu. Beşeri ve sosyal bilimlerde eğitimin dogma ve niteliksiz bir hale büründürülmesi,  karşısında yeni açılan bölümlere açılan istihdamlar yeni krizleri ve kafa karışıklıklarını beraberinde getirecek.

Sisteme hizmet etmeyen, ya da Erdoğan’ın politikalarına uygun hale gelmeyen, getirilmeyen her bölüm işsizlik krizini yaşıyor ve yaşamaya devam edecek. Geleneksel bölümlerin kontenjanlarının düşürülmesi, Emine Erdoğan’ın ismiyle açılan enstitüler, kapatılan fakülte ve bölümler, bugün gördüğümüz somut örneklerden yalnızca birkaçı, neoliberal dönüşümün yeni aşamaları…