İstanbul Üniversiteler Birliği: Hilal’in ve katledilen tüm kadınların hesabını soracağız
İstanbul Üniversiteler Birliği; Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nde 15 yaşındaki çocuk işçi Hilal Ö.’nün, 20 yaşındaki ve 24 ayrı suç kaydı bulunan Ayberk Kurtuluş tarafından silahla katledilmesine karşı sorumlulardan hesap soracağını söyledi. İstanbul Üniversiteler Birliği (İÜB) yaptığı açıklamada, kayyum rektörün kampüsü rant alanı olarak gördüğünü, “güvenlik” mekanizmalarının yalnızca üniversitelileri denetlemek amacıyla kullanıldığını vurguladı
Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nde 20 yaşındaki Ayberk Kurtuluş, 15 yaşındaki çocuk işçi Hilal Ö.’yü silahla katletti. Kampüste işlenen kadın cinayetinin ardından İstanbul Üniversiteler Birliği, sosyal medyadan yaptıkları paylaşımla “Katledilen her kadının, her çocuğun, her işçinin hesabını soracağız. İktidardan, sermayeden, fail aklayıcı medyadan, kayyumlardan, erkek zihniyetten alacağız!” dedi. İstanbul Üniversiteler birliği şunları söyledi:
Bu cinayet politiktir
20 yaşındaki, 24 ayrı suç kaydı bulunan Ayberk Kurtuluş, Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’ne silahla girerek düğünde çalışan 15 yaşındaki çocuk işçi Hilal Ö.’yü katletti. Kadınların katledilmesi, cezasızlık politikalarının 15 yaşındaki bir çocuğun çalıştırılmasının ve kayyum yönetiminin yıllardır kendi iktidarını koruma refleksiyle kurduğu “güvenlik” mekanizmalarının yalnızca kendine yönelik olduğunun en somut göstergesidir. Bu cinayetin doğrudan muhatabı, iktidarın üniversitedeki maşası olan kayyum Naci İnci’dir.
Yıllar boyunca kampüsün asli bileşenlerinden uzaklaştırılma çabaları, faillerin alan bulması, cezasızlık politikaları ve çocuk istismarının meşrulaştırılması; üniversitelilerin alanlarından uzaklaştırılması, kampüsün rant olarak görülmesi, sorumluların asla hesap vermemesi fakat “genç kızlar iradesini kaybediyor” diyerek üniversitelileri denetim altına almaya çalışan kayyum ve yönetiminin üniversiteyi getirdiği hal budur.
Güvenlik (?)
2016’dan bu yana kayyum yönetimleri, Boğaziçi Üniversitesi’ni asli bileşenlerinden koparmaya, kampüsü rant alanına dönüştürmeye ve tüm itirazları baskıyla susturmaya çalışıyor. Akademisyenler, mezunlar ve öğrenciler soruşturmalarla, yasaklarla kampüsten uzaklaştırılırken; üniversite düğün salonlarına, ticari işletmelere açılıyor. Mezuniyet törenleri yasaklanıyor, X-ray cihazları kuruluyor, kameralar çoğaltılıyor. Fakat bütün bu “önlemler” 24 suç kaydı bulunan bir erkeğin silahla kampüse girip 15 yaşındaki Hilal Ö.’yü katletmesini engelleyemiyor.
Kayyum yönetimi, çocuk istismarcılarını ve gerici örgütleri kampüse sokabiliyor; buna karşı çıkan öğrencileri ise işkenceyle gözaltına alıyor. Kadınları denetim altına almak için “koruma” yalanlarını kullanan yönetim, aslında kendi çelişkilerini ve güvenlik söylemlerinin aldatıcılığını bir kez daha açığa çıkarıyor.
Hesap soracağız
Cinayetin ardından bazı medya organlarının fail aklayıcı, mağduru hedef gösterici dili ise iktidarın kadın cinayetlerini normalleştiren, meşrulaştıran propaganda aygıtı gibi işlediğini gösteriyor.
Bizler biliyoruz ki üniversiteler rant ve tahakküm alanı olamaz, kampüsler gelir kapısı haline getirilemez, güvenlik ise baskı ve yasaklarla sağlanamaz. Hilal Ö.’nün katledilmesi, verdiğimiz mücadelenin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
İstanbul Üniversiteler Birliği (İÜB) olarak sessiz kalmayacağız. Kampüslerimizi, haklarımızı ve yaşamlarımızı savunmak için alanlarda olacağız. Katledilen her kadının hesabını faillerinden ve bu sistemi bize reva gören sorumlulardan soracağız.
İlgili haberler:
Boğaziçililer kampüslerinde işlenen kadın cinayetine karşı hesap sormak için eylemde buluşuyor