Bu daha başlangıç AKP’yi yıkacağız!
25 Eylül 2013 |
Haziran isyanından itibaren yükselen toplumsal duruş, yaz boyunca aralıksız devam eden tepki eylemlerinde vücut buldu. Gezi Parkı’nın boşaltılmasının ardından yüzlerce parkta forumlarda buluşan halk, isyana yeni bir biçim daha kazandırdı. Forumlar, tüm halkın katılabildiği, söz, yetki ve karar hakkına sahip olduğu bir düzlemde siyasetin sokakta sürdürülebilir olma olanaklarından birini yarattı. Forumlar, AKP’nin atmaya çalıştığı her adımın karşısına dikilerek, AKP’yi politika üretemez, ürettiğiyle de övünemez hale getirdi. AKP tarafından korku, halk için heyecanla beklenen Eylül ayı 34. dakikalarda tribünlerden yükselen “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş” sloganlarıyla geldi. ODTÜ’lüler, Melih Gökçek’in yoluna karşı Yüzüncüyıl Mahallesi halkıyla el ele verip direnişe geçtiler. Daha okullar bile açılmamışken geçen bir yılı AKP için kabusa çeviren ODTÜ yeniden sahneye çıktı ve ODTÜ’deki eylemler dört bir yana yayıldı. Tuzluçayır’da, Fettullah’ın Tayyip’e verdiği “çılgın” fikir kapsamında yapılmaya çalışılan cami-cemevi projesi, Mamak halkının direnişi sonucu yapılamadı. Her nerede AKP faşizmine ve talanına karşı bir direniş olsa, memleketin dört bir yanına yayılıyor. Daha aktarılacak onlarca direniş var fakat kısaca şu değerlendirmeyi yapmakta yarar var: Eylül ayı, AKP’nin korktuğu gibi direnişle geldi. Yaz boyu süren eylemler, forumlar ve Eylül ayındaki ufak kıvılcımlarla büyüyen hareket, AKP karşısında sinmeyeceğini de göstermiş oldu.
AKP tarafında işler iyiye gitmiyor. Bunca yıldır sürdürdüğü baskı iktidarı, sokak eylemleri karşısında yıpranmaya başladı. Bazı liberal çevreler, sokağın gücünü kırmak için Haziran İsyanı’nı başarısız göstermeye çalışıyor. “O kadar eylem oldu ama AKP hala iktidarda, Tayyip Erdoğan hala istediğini söylüyor.” gibi söylemlerle sokak eylemlerinin gücünü ve inancını kırmaya çalışıyor. Sokağa çıkanlar ise AKP’yi yenecek tek gücün sokak olduğunun farkında. AKP, genel anlamıyla son 1 yıldır istediklerinin pek azını yapabilmiş durumdadır. Geçen yılın bu zamanlarında YÖK Yasası’nı gündeme getiren ve üniversiteleri patronların kullanımına, yönetimine ve denetimine açmaya çalışan AKP, ODTÜ’den Tayyip Erdoğan’ın kovalanması ve ardından tüm Türkiye’de yaşanan kitlesel öğrenci eylemlerinin ardından bilinmeyen bir tarihe ertelemek zorunda kaldı. Özellikle son 1 yılını dış politikada Suriye üzerine kuran AKP, kendi tabanı açısından bile sorgulanır hale geldi. Suriye’ye müdahale etmek için her yolu deneyen Tayyip Erdoğan, attığı her adımda hem yalnız kaldı hem de karizma kaybetti. ÖSO militanlarını Türkiye topraklarında barındıran, ÖSO’ya asker, para ve lojistik yardımında bulunan AKP, Suriye sınırında yaşayan vatandaşlara kaos dolu bir yıl armağan etti. Suriye’den topraklarımıza düşen, sınır kapılarında patlayan bombalar ve son olarak Reyhanlı’daki bomba yüklü araç, AKP dış politikasının kendi halkına ölüm olarak döndüğü bir dönemi yaşadı. Suriye meselesinde ABD’nin müdahale etmemeden yana tavrı (Rusya’nın da büyük payı var) Erdoğan ve Davutoğlu ikilisini savaş çığırtkanlığı konusunda yalnız bıraktı. Ortadoğu’da ABD’den onay almadan hareket edemeyeceği herkes tarafından onaylanan AKP, her girişiminde susturuldu ve kendileri için daha kötüsü, Antakya’da AKP karşıtı bir halk hareketi de oluştu. 1 yıldır Suriye’de savaş çıkarma iddiası dışında bir politikası olmayan AKP, onu da beceremeyince boşluğa düştü ve imaj kaybı yaşamakta.
Kürt Sorunu’nda çözüm süreci ise ölü doğan bir proje gibi olduğunu ispatladı. AKP, süreç başladığından beri hiçbir olumlu adım atmayarak samimiyetsizliğini de göstermiştir. Gelinen noktada açıkça bir tıkanma olduğu görülmektedir. Kürt hareketi gerillayı geri çekmeye başlayarak bir adım atsa da, hükümetten paralel bir adım gelmediğinden o süreç de durmuş durumdadır. Şu anda Demokratikleşme Paketi gündemde fakat AKP’lilerin ön açıklamalarına bakılırsa paket de herhangi bir iyileştirmeyi beraberinde getirmiyor. Anadil gündemimizde yok açıklaması daha şimdiden sürecin nasıl çözümsüzleşeceğini gösteriyor.
AKP’nin bugüne kadar en çok övündüğü konu olan ekonomi ise ince bir çizgide ilerliyor. AKP, son 10 yıldır ortalama %6-7 büyüme sağladı. Bunu yaparken ülkeye giren bol sıcak paranın çok büyük yeri vardı fakat FED’in para basacağını durdurmasıyla sıcak para kaynağı da azaldı. IMF’ye olan borcu silerken aldığı diğer borçların ise nasıl ödeneceği soru işareti. Para yönetimi konusunda usta olan AKP, sıcak para bulamadan ayakta kalamaz hale geldi. Ekonomik dalgalanmanın yanı sıra yaşanan politik dalgalanmalar da genel anlamda ekonominin kötüye gidişine işaret edebilir. Kısacası AKP’nin yapamadığı her AVM, rant için kentsel dönüşüme kurban gitmeye direnen her ev, yaptırılmaya çalışılan her HES, işten atılamayan her işçi, maaşına zam yapılmadığı için ayaklanan her memur, AKP’nin ekonomik alanda zayıflamasına yol açacaktır. AKP, her ekonomik kötü gidişte faturayı halka çıkararak, patronlara yeni alanlar yaratmaya çalışmaktadır; bunlar durdurulduğu ölçüde AKP’nin en çok övündüğü şişirme ekonomik büyüme balonu patlayacaktır.
AKP iç ve dış politikada, ekonomide alarm veriyor. Ama geçmişte yine bunlar olurken AKP, bir biçimde tüm halkın gündemini başka bir yere çekebilme becerisine sahipti. Gelinen noktada kitlelere övünerek anlatabileceği neredeyse hiçbir şey kalmayan bir AKP iktidarı var. Eski ezberiyle yeni dönemin siyasetini kavrayamıyor ve adım atamıyor. Gezi eylemlerini her türlü baskı aracını denediği halde bastıramıyor. AKP, kendi sonunu hazırlayan seçenekte ısrarlı davranıyor ve faşizmi arttırıyor. Kimseye göz açtırılmayacak mesajları etrafta kol geziyor. Kavgacı ve inatçı tavrı, artık kimseyi bir şeye ikna edemeyeceği bir düzleme çekiyor AKP’yi. Bunun sonucu da sağ tabanın AKP’de saflaşmasını sağlamak dışında bir alternatif bırakmıyor. AKP’nin son dönem söylemleri, sağın birliğinin yekvücut olarak kendine toplanması eksenindedir. Yaklaşık 65 yıldır oy kullananların %60-70’inin sağ partilere oy verdiği bir ülkede, AKP’nin zeka düzeyinin bundan başka bir şey seçme olasılığı da yoktu zaten. Ama kaçırdıkları nokta, AKP’yi götürecek olan yerin sandık değil, sokak olduğudur. Sandık eksenli siyaset, artık sokağa çıkmayı alışkanlık haline getiren insanlara cazip ve doğru gelmemektedir. Sokağın yaptırmama gücü, AKP’nin önlem alamadığı bir yıkıcı unsur haline çoktan gelmiştir. Bu saatten sonra kendi tabanını saflaştırma çabası da kısa vadeli günü kurtarma planından öteye gidemeyecektir. Çünkü AKP’nin çıkarları ile halkın çıkarları ortak değildir ve AKP, halkın gözünü boyayacak çok az şey yapabilmektedir.
Sıra Üniversitelilerde!
Üniversitelerde yeni dönem, gençliğin AKP’ye ODTÜ hatırlatmasıyla başladı. Daha okullar açılmadan başlayan ODTÜ direnişi, anında tüm Türkiye’de yankı bulan bir eyleme dönüştü. Okullar açılmadan görüldü ki üniversiteler ve özelinde ODTÜ, halkın vicdanı ve umudu olmaya devam etmektedir. ODTÜ, yeni dönem için bir sinyal niteliğindeydi ve AKP karşı hamleler geliştirmeye başladı. Üniversiteler, tüm Türkiye’de yasaklarla açıldı. Afiş, stant, bildiri yasakları ile üniversitelerdeki hareketliliğin önüne geçilmeye çalışılıyor. Üniversiteler, AKP tarafından sadece nasıl güvenlik alınacağı başlığını canlandırıyor. Büyük illerin emniyet müdürleri, güvenlik zirvesine buluşup merkezi bir strateji belirliyor ve üniversitede göz açtırılmayacak mesajı veriyor. Daha önce üniversite açılışları, AKP tarafından şova dönüştürülmeye çalışılırdı. Bakanlar üniversite üniversite gezer ve girdikleri üniversitelerde de yumurtayla karşılanırdı. Bugün AKP’lileri üniversiteye sokmamadaki kararlı ve etkili yumurta eylemleri sayesinde ve isyanının güncelliğini koruması nedeniyle Bakanlar Kurulu, YÖK’ün telkiniyle bakanların üniversite açılışlarına katılmaması kararını aldı. Yumurta eylemlerinin meşruluğu ve AKP’nin karizmasını yerle bir eden gücü sayesinde AKP, üniversitelerde rahat gezemez hale gelmiştir ve bu çizginin sürekliliği, AKP’nin zayıflaması açısından zorunludur. Yumurta, gençlik hareketinin AKP’ye karşı kullandığı en önemli simgelerden biri haline gelmiştir. Tüm üniversitelilerin, üniversitelerine gelmeye cüret eden bakanlara, yandaşlara, patronlara karşı kullanabileceği bir nesne haline gelmiştir. AKP’li bakanlar üniversitelere giremese de üniversite içinde AKP’li olan rektörler hala vardır. AKP’nin yükseköğretim politikasının yürütücüsü olan rektörler, yasakçı, piyasacı, baskıcı özellikleri ile üniversitelilerin hedef alacağı bir başka unsur olmalıdır. Hırsızlıkları ve AKP yardakçılıklarıyla geçtiğimiz yıl epey gündem olan rektörler, bu yıl AKP’nin ileri karakol polisleri gibi çalışacaktır. Üniversiteyi savunmak, rektöre karşı tutum almayı da zorunlu kılacaktır. AKP’yi üniversitede hareket edemez hale getirmek için, AKP’nin tüm organlarını ve zihniyetini üniversite dışına çıkarmak gerekmektedir.
AKP, üniversitelerle özel olarak uğraşacak. Özel güvenliğin yerine polisin gelmesi uygulaması hızlandırılmaya çalışılıyor. Okulları işgal etmek için hazırlanan AKP’ye karşı, gençlik hareketi cevap üretmeye başladı. ODTÜ eylemiyle açılan okullar, daha ilk haftadan üniversiteye taşınan forumlarla sürüyor. Gezi ruhu üniversitede yaşatılıyor. Gezide büyüyen dayanışma, birlikte hareket etme, ortak akıl geliştirme gibi olgulara üniversitelerde yeni dönemde sık rastlanacak. Forumlar, yıllardır üniversitelerde söz, yetki ve karar hakkı talep eden üniversitelilerin kendi alternatif meclisleri olmaya da adaydır. Henüz forumlar, tüm üniversite bileşenlerinin katıldığı ve aldığı kararlarla üniversiteyi belirleyen durumda olmasalar da, gençlik hareketinin biriktirdiklerinden biri olmalıdır.
Genel anlamda Haziran İsyanı’ndan sonra çok fazla değişim yaşandığı görülmektedir. Artık sıra, isyan bayrağını elinden hiç düşürmeyen üniversitelilerdedir. AKP’nin sıkıştığı, halkın çareyi sokakta aradığı bu dönemde, sokağın ustası olan üniversiteliler, AKP’yi yıkacak çizgiyi büyütme sorumluluğuna ve yeteneğine sahip olduklarını defalarca kanıtlamıştır. Öğrenci Kolektifleri, AKP’yi üniversitelerde rezil eden yumurta eylemlerinin, Hopa Davası sürecinde olduğu gibi üniversite bileşenlerinin tümünü yan yana getirebilme becerisinin, tüm üniversitelilerin katılabileceği demokratik mekanizmaların, tüm üniversiteyi kapsayan bağımsız, yaratıcı, kararlı politikasının birikimi ile yeni dönemde yeni bir üniversite ve ülke özleminin taşıyıcısı olacaktır. Öğrenci Kolektifleri, AKP’nin attığı her halk düşmanı adımın önüne dikilip, yasaklara, kısıtlamalara, haksızlıklara karşı üniversitenin sesi olacaktır. Polisle üniversiteyi işgal etme planlarına karşı özerk-demokratik üniversiteyi savunacaktır. Üniversitelilerin bağımsız mücadele örgütü Öğrenci Kolektifleri, Haziran İsyanı’nın öğrettikleri ile AKP’yi yıkacak hareketi emek emek örgütlemektedir. Halkın ilk tokadına şiddetle ve daha çok baskıyla cevap veren AKP’ye, Kolektif’in cevabı daha fazla direniş olacaktır. Bir padişah edasıyla ülkeyi yöneten Tayyip Erdoğan’a ve onun emir eri gibi çalışan rektörlere karşı üniversitelilerin özgürlük ve demokrasi talebini yükseltecek, üniversiteyi AKP’ye ve yandaşlarına dar edecektir. Yapılan her şeyin, söylenen her sözün, kazanılan her mevzinin, adına Ali İsmail Korkmaz denen her amfinin, bizi AKP’yi yok etmeye daha da yaklaştırdığının farkındayız. Bugüne kadar yaşananların hepsi başlangıçtı. Filmin sonunu göstermek için hazırız. Baretlerimiz, gaz maskelerimiz, orantısız zekâmız hazır. Henüz kaybettiklerimizin hesabı sorulmadı. Kimse sanmasın arkadaşlarımızın katilleri okullarımıza ellerini kollarını sallayarak girebilecek. Kaybettiklerimizin hesabını sorana kadar, AKP’nin baskı, talan ve savaş politikalarını durdurana kadar sokaklardayız. Üniversitelerde meydanlarda AKP’yi yıkmak için büyüyoruz. Attığımız her adımı AKP’yi tarihin karanlığına gömmek için atıyoruz. Sorulacak çok hesap, kurulacak yeni bir ülke var.