25 Kasım’da kadın ve LGBTİ+ların sesi sokaklarda yankılanacak

Yıl 1960. Dominik Cumhuriyeti’nde Rafael Trujillo’nun diktatörlüğü, ülkenin her köşesine gölgesini yaymıştı. 1930’da iktidarı ele geçiren Trujillo, yıllardır baskıcı rejimini sürdürüyor ve halkı korku içinde tutuyordu.

Ülkenin Cibas bölgesinde üç kız kardeş, Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabal, bu karanlık döneme başkaldırıyor; Trujillo’nun baskılarına karşı direniş hareketinin içinde yer alıyordu. 1960’ın Haziran ayında Patria, Clandestine Hareketi’ni kurdu. Diğer kız kardeşler de tereddütsüz bu mücadeleye katıldılar. Halk için özgürlük hayali, onlar için bir davadan öte, bir yaşam biçimiydi.

Ancak bu cesur duruşlarının bedeli ağır oldu. Mirabal Kardeşler, mücadeleleri boyunca defalarca tehdit edildiler, baskıya maruz kaldılar, hapse atıldılar ve işkence gördüler. Her şeye rağmen geri adım atmadılar. Onlar, diktatörlüğe karşı bir sembole dönüşmüştü. Öyle ki, 1960 yılının Kasım ayında Trujillo, “Bu ülkede iki büyük tehdit var,” dedi: “Kilise ve Mirabal Kardeşler.”

25 Kasım 1960 günü… O gün kız kardeşler, insanlık dışı bir vahşetle tecavüze uğrayıp öldürüldüler. Ardından ölümleri “araba kazası” olarak duyuruldu. Ancak halk bu yalanı kabul etmedi. Onların ölümü, Dominik halkı için bir kıvılcıma dönüştü.

Bir yıl içinde Trujillo rejimi yıkıldı. Mirabal Kardeşler, birer direniş sembolü ve özgürlüğün bedelini hatırlatan birer efsane oldular. O gün, 25 Kasım, bugün hâlâ kadınlara yönelik şiddete karşı mücadelede uluslararası bir sembol olarak anılıyor.

Mirabal Kardeşler’in anısı, sadece Dominik Cumhuriyeti’nde değil, tüm dünyada özgürlük, eşitlik ve kadın hakları mücadelesinin simgelerinden biri haline geldi. Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabal, Rafael Trujillo’nun diktatörlüğüne karşı verdikleri cesur direnişle kadınların hem politik hem de toplumsal alanda nasıl bir değişim gücü olabileceğini gösterdiler. Onlar, erkek egemen bir dünyada baskılara ve tehditlere boyun eğmeyerek mücadelelerini sürdürdüler.

Mirabal Kardeşler’in vahşice katledilmeleri, kadınlara yönelik şiddetin yalnızca bireysel değil, aynı zamanda politik ve sistematik bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu vahşet, kadınların sesinin bastırılmaya çalışıldığı patriyarkal sistemin acımasız yüzünü dünyaya gösterdi. Aynı zamanda bu korkunç cinayet, bir dönüşümün başlangıcı oldu. Kız kardeşlerin mücadelesi ve ölümü, yalnızca Trujillo diktatörlüğünü bitirmekle kalmadı; kadınların sessizleştirilmeye çalışıldığı her türden baskı rejimine karşı feminist isyanı ateşledi.

1999 yılında 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan edildi. Bu tarih, kadınların tarih boyunca maruz kaldığı baskıya ve şiddete dikkat çekmek, dayanışmayı güçlendirmek ve ataerkil sistemle mücadele etmek için bir çağrı niteliği taşıyor. Her 25 Kasım’da, dünyanın dört bir yanındaki kadınlar sokaklara çıkarak şiddeti üreten, uygulayan ve normalleştiren kişi, kurum ve sistemlere karşı tepkilerini dile getiriyor. Çünkü Mirabal Kardeşler’in maruz kaldığı şiddetin farklı biçimleri, bugün de dünyanın pek çok yerinde yaşanmaya devam ediyor. Bu yüzden 25 Kasım, yalnızca bir anma günü değil; aynı zamanda erkek şiddetine karşı bir direniş ve mücadele günüdür.

25 Kasım’ın bugün bizler için önemi

AKP iktidarı, bugün kadın düşmanı politikalarını hayata geçirdikçe ittifaklarını ve hatta muhalefete yönelik saldırılarını da kadın ve LGBTİ+ düşmanlığı üzerinden inşa etmeye devam ediyor. Kampüslerimize atanan kayyum rektörlerle CİTÖK’leri etkisizleştirerek, tacizci akademisyenleri ve tacizci öğrencileri koruyarak bizleri kampüslerimizde güvensiz bırakıyor. Kampüslerimizden çıktığımızda ise eril şiddet varlığını sürdürmeye devam ediyor. Sokaklarda maruz kaldığımız her türlü şiddet ve tacizde, önümüze konan cezasızlık politikasıyla; yurtlarda, giydiğimiz kıyafetlerden giriş-çıkış saatlerimize kadar; evde ise her türlü baskı ve şiddetle karşı karşıya kalıyoruz. Bu yaşadıklarımızın istisnai ya da özel durumlar olmadığını biliyoruz.

25 Kasım’a giderken, 2024 yılının başından bugüne kadar katledilen 404 kadının; İkbal’in, Ayşenur’un, Narin’in ve daha nice kadının; birkaç gün önce “hormona erişimi engellenen” tüm trans arkadaşlarımızın öfkesini taşıyoruz!

25 Kasım’ın bugünkü yeri tam da bu yüzden bizler için önemli. Hesabını soracağımız binlerce katledilmiş kadın ve LGBTİ+ birey; mevcut sistem tarafından hayatları çalınan yüzlerce arkadaşımız var. Mücadelemizi günümüzün her saatinde ve her dakikasında sürdürürken, birlik olup kampüslerden sokaklara alanları doldurmak, hiçbirimizin yalnız olmadığını somut olarak görmek ve göstermek, mücadele ruhumuzu pekiştiriyor. Her yıl olduğu gibi, bu yıl da geceleri de sokakları da terk etmediğimizi AKP iktidarına ve yandaşlarına hatırlatıyoruz! Sesimizi “Yaşamak İçin Hesap Sormaya, 25 Kasım’da Sokağa!” diyerek yükseltiyoruz!

İşte il il 25 Kasım takvimi:

Eskişehir

25 Kasım Pazartesi 18.00’da Espark Bağlar Kapısı önü

Ankara

25 Kasım Pazartesi 19.00 Kolej metro durağı

Edirne

25 Kasım Pazartesi Saat 17.30 Eski camii önü – Saraçlar PTT önü

İzmir

25 Kasım Pazartesi Saat 19.00 Alsancak Gar

İstanbul

25 Kasım Pazartesi Saat 19.30 Taksim Tünel